15 Aralık 2017 Cuma

BÜYÜYORUZ


Sayın Başbakan, geçen dönemde, Türkiye'nin %11.1 oranında büyüdüğünü müjdeledi
Televizyonda biz de herkes gibi dinledik!..
İnanılır gibi değil ama, bir başbakan söyledi bunu!

Gelecekte bir başbakanımız olmayacak! Cumhurbaşkanlığı yönetimine geçince
artık başbakan diye bir yönetici olmayacak. Yani nesli tükenmekte olan bir yöneticidir..
Böylesi nadir bir hükümet başkanına kem küm diyemeyiz! Öylece düşünerek sustuk!

Demokrasilerde susmak yaraşmaz. Varsa bildiğini söyleyeceksin! Eleştireceksin!
El oğlu susar mı? Tüsiad başkanı %11 böyüme alkışlanacak bir başarıdır. Tüsiad
olarak biz hep şunu söylüyoruz Yüzde 7-8 büyümeye dünyadaki bütün iş insanları
muazzam derecede mutlu olur. Ama daha fazla hukukun devrede olduğu, bağımsız yargının bulunduğu, daha fazla demokrasi sunduğumuz bir ülke olup yüzde 5-6 civarında büyüsek, bu hakikaten % 7-8 'lerden daha değerli olur. Temenimiz bu yolda ..” diyor...

'Ama'nın yanında bir de 'ancak'ı var! Büyüme, hain darbe girişimi 15 Temmuz'un olduğu döneme rast geldiği için 11.1'i biraz gölgeleyen noktalardan bir tanesi. %13 enflasyon var. Yani sürdürülebilir olması hakikaten mümkün değil...

Bunları söyleyen Tüsiad Başkanı. Kurumlar Vergisi'nin % 85-86 sını Tüsiad üyeleri
öder. Dış ticarette ithalat ve ihracatta %11.1 büyümenin esas aktörleri bunlardır.. %11.1 büyümekten iş insanları muazzem derecede mutlu olurlar. Ama daha fazla demokrasinin hakikaten yerleştiği, daha fazla hukukun üstünlüğünün, bağımsız yargının olduğu bir ülkeyle yüzde 6-7 büyüme bizim için fevkalade iyi olur diyor.

Tüsiad Başkanının demecini çok kibar buldum. Deneyimli bir diplomat gibi diyecek-
lerini söylemiş. Sözünü de esirgememiş. Demesi gerekeni demiş aslında..
'Yalan söylüyorsunuz, abartıyorsunuz!' dememiş.
' Böylesi bir büyüme olsa önce biz fark ederiz. Bundan fevkalede memnun oluruz. Keşke daha fazla demokrasi yerleşmiş olsaydı, hukukun üstünlüğü işleseydi, yargı
bağımsız olsaydı; büyüme % 6-7 olsa bile sevindirici olurdu..' demiş.
Birisi türünün son örneği Başbakan, ötekisi Tüsiad başkanı! Demek ki, Tüsiad başkan-
ları da usta bir siyasetçi, deneyimli bir doplamat olabiliyor.. Siyasetçilerden bile daha
ustalıkla ve kibarca diyeceklerini söyleyebiliyor.

Eski İtalya başbakanı Berlusconi, önemli şeyleri kendi medyasından açıklarmış.
Parlemento önünde açıklamaktan kaçınırmış. Parlementoda herşey, her söz kayıtlıdır.
İnkarı mümkün değildir.İnsanları kandırma üzerine lider olmuş, iktidar olmuş ve yıllarca
İtalya'yı yönetmiş!
Şimdi halkın içinde gezmeye gittiği yerlerde önüne bozuk para atıyorlarmış! Senden
kurtulduk diye başımızın, gözlerimizin sadakası olsun diyedir zahir!.

Demokrasilerde, halk yanlışlara da oy verir!
Vermese bile, birileri kalkar geçerli olmayan oyları geçerli sayar!
Yeterince bilinçli olsaydık, dolmaları, deve hamuru gibi yutmazdık!
Sağlıcakla kalın....
Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogstop.com. Bursa, 15.12.2017, hasipozturk@hotmail.com


13 Haziran 2017 Salı

TÜRK-KÜRT FEDERASYONU



Eskiden İngiltere Birleşik Krallığı, sonra onun yerini alan ABD, Türkiye ile Kürtlerin
bir federasyon altında birleşmesine can atmışlardır.

Kürtleri veya Türkleri sevdiklerinden değil; Kürtleri zayıf halka gördüklerinden.. İleride Büyük İsrail ve Büyük Ermenistan devleti kurmaya sıra geldiğinde; kürtleri ayırarak, Türkiye'yi külçültmek projesidir bu.
Eskiden Osmanlı devletini yıkmanın yolu da buradan geçiyordu.

Önce Kürtlerle birleştirecekler, gerekli olduğunda koparacaklar. Sonra, sonrası açık
değil mi? Yüz yıllık özlemleri, Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail, o topraklar üzerinde
biçimlenecek! Kürtler'e ne olacak? Eskiden ne oluyorsa o olacak!
Sonuçta Türkiye bölünmüş olacaktır..

Sevr Anlaşması ile, Başkan Wilson'un dile getirdiği bu proje gündeme gelmişti. Hesapta
olmayan, TC.'nin kurulması ve emperyal destekli Yunan Ordusunun perişan olmasıydı.
Rahmetli Özal'ın önüne bu plan konulmuştu. Özal dolduruşa gelip neredeyse Irak'a
doğru gitmeyi istediyse de, Torumtay Paşa ileri görüşlüydü. Tuzağı görmüştü istifası bahasına bu çıkışı önledi.
Rahmetli Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı olunca, temcit pilavi önüne konuldu. Olmadı. Türk diplomasisi bu zokayı yutmadı.

Emperyalizm unutmaz! Çıkarı varsa arayışından vazgeçmez! Amacına varmak için her yolu dener! BOB, GOP, ILIMLI İSLAM, YEŞİL KUŞAK, ARAP BAHARI girişimleri bu arayışların çeşitli yollarıdır. Ortodoğu halklarının akan kanına, dökülen gözyaşlarına rağmen; bu yolları denerler!. Libya parça parça olmuştur! Petrolün geliri lokma lokma Libya halkının boğazından geçiyordu. Şimdi, yabancı petrol şirketlerinin kasasına giriyor. Libya halkı da birbiriyle savaşıyor!

Mısır, işbirlikçi Sisi'nin yönetiminde, iç hesaplaşmayla oyalanıyor. Müslüman Kardeşler' e arka çıkma bahanesiyle, TC. Yönetimi Mısır gibi büyük bir devletin işbirliğini, desteğini,
ekonomik çıkarlarını reddetmiş durumdadır.

Emperyalizm, Suriye'ye tebelleş oldu. Daeş'i musallat etti. Kuzey Suriye'den Türkiye
sınırları boyunca, Akdeniz'e inen bir koridorun peşinde. Burada bir Kürt Cumhuriyeti kurma
peşinde..
Rusya'nın da bu gelişmeden çıkarı vardır. Akdeniz'de üs bölgesini güçlendirme ve kalıcı olmanın peşindedir.
Kalan Suriye'nin kalanı da  mezhepsel ve etnik bölgelere ayrılınca  İsrail'e tehlike olmaktan çıkacaktır.

Durup dururken Katar Krizi gündemde. Bizimkiler de hemen arkasında yer aldılar.
Alelacele karar çıkarttılar. Katar'da üs kuracaklar; kara, deniz ve hava gücü bulunduracaklar.
Acaba güven olur mu? Bir Saray darbesiyle Emir gider, yeni bir emir oturur. Yenisi kimin
davulunu çalar? Tabi ki, kendisini o makama oturtanın...

Bu kriz neyin habercisidir?
Barzani Iraktan kopup Kürt Devleti Kurmayı halkoylamasına sorma kararı verdi. ABD şimdi zamanı değil (!) dedi. Türkiye köpürdü. Düne kadar orayı Türk şirketleri imar etmediler mi? Sonunun buraya varacağını görmediler mi? Emperyalizmin ,  petrol bölgesini, kukla bir devlete teslim edip,  kalanları da vuruşturarak, petrolünü sömürmesi her zamanki yöntemidir. 

Şimdi Katar krizi, Irak içinden, Suriye'den bir Kürt devleti çıkarmanın perdesidir..!
Bu Kürt devleti de petrolün Akdeniz'e güvenli akmasının yolu olacaktır. Yani olanlar tam
bir kayıkçı kavgasıdır.

Türkiye'nin para kaynağı kurutulacaktır. Araplarla ticareti kurutulacaktır. Parası olmayanın bu dünyada itibarı olmaz, gıkı da çıkmaz!
Hey hey ile hayal ile devlet yönetilmez!
Varılacak yer burasıdır....

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com., hasipozturk@hotmail.cob, Bursa, 12.06.2017

17 Mayıs 2017 Çarşamba

ATATÜRK'E SÖVENLER


Vaktiyle okuduğum bir araştrmacı, Osmanlı'nın en büyük siyasi partisinin tarikatler
olduğunu yazmıştı.
Cumhuriyet'i kurunca, tarikatleri, dergahları, zaviyeleri vb. yasakladık!
İş bitmiş miydi? Hayır yer altına çekilmişlerdi.
Şehirlerde, evlerde, konaklarda, kasabalarda, köylerde gizlice varlıklarını sürdürdüler.
Dışarıda ,Cumhuriyet dünyasına, eğitimine ve yaşamına karşılık; buralarda ikinci bir yaşam,
ikinci bir eğitim sürdü geldi. 1962 yılında İç Anadolu'da bir köyde sınıf öğretmenliğim sırasında bu gerçekle yüzyüze geldim.

Gayri resmi okulları vardı. Onlar okul demiyorlardı, 'medrese' diyorlardı. Oradan icazet aldıktan sonra El Ezher'e filan gidiyorlardı. Oradan çıkıp gelenler allame sayılıyordu..
Osmanlı'nın en büyük siyasi partisi 'tarikatlerdir' tesbitini unutmadım. İmam Hatip Liseleri CHP döneminde kurulmuştu. Dikkat ederseniz hep sağ partiler sayısını ve öğrencileri artırmaya çalıştılar. Bunların istihdam yerini düşünmeden sayılarını şişirdiler. Yani 'Tarikat- Cumhuriyet' çekişmesinde karşı atak olarak kullanıldılar. 

Demem o ki, Cumhuriyet dünyasının dışında ve karşısında başka bir yaşam biçimi, düşünce dünyası vardır. Onların eğitimi, referansları ve amaçları başka! İnce İngiliz siyasetinin de bu gelişmelere katkısı vardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin zayıflaması, dinci -şeriatçı kadroların güçlenmesi, iş başına geçmeleri ve beklentilerine karşılık vermesini umuyorlar! Hatta bir 'halife' atanırsa, onun aracılığı ile hem Türkiye'yi hem de İslam dünyasını daha kolay kontrol edeceklerini umuyorlar. Nitekim en son padişah-halife, İngiltere'in Malaya zırhlısı ile Türkiye'yi terkedip gitmişti!..

Gavurun amaçları uzun erimlidir. Olup bitenleri unutmazlar. Uygun zemini beklerler. İçeride kendilerine yandaş ararlar ve bulurlar. Buldukları yandaşlar genelde karşı dünya görüşünden kişilerdir. Onlara sahip çıkarlar, el altından kollarlar. Zamanı gelince de piyasayasürerler. Gerektiğinde Cumhuriyetin eğitim araçlarını kullanıp 'prof ' gibi sıfatlar da alırlar.

Cumhuriyetin temel kurumları bunların elindedir. Adam oradan ağız dolusu söverken hiçbirinin gıkı çıkmaz! Belli ki onlarda içlerinden 'hıh!' diyorlardır.
Günümüzün sağ iktidarları, bunları el altından veya açıktan destekleyerek kullanırlar.
Aralarında, Cumhuriyetin değerlerini aşındırma amaç ortaklığı vardır. Cumhuriyetin temel taşları aşınırsa, hem yandaşları artacak; hem de Cumhuriyet tutkunlarının hevesleri pörsüyecektir!. Onların delile, somut bilgiye ihtiyaçları yoktur. Öfkeleri nereye kadar izin verirse oraya kadar dil uzatabilirler. Gazetelerde, dergilerde, tv. lerde istedikleri kadar yer bulurlar. Si-
yasi iktidarlardan maddi-manevi destek bulurlar.
Saçmalıklarını herkes kınar, siyasi iktidarın başları kınamazlar. Kınasalar bile mevsimi
geçtikten sonradır. Yalan söylemek onlar için mübahtır. Toplum içinde iki yüzlü, şizofrenik bir yaşam sürerler. Bunların örnekleri çoktur. Kim daha etkili söverse, piyasada değerleri artar. Siyasi destekle, 'çukur tarih' gibi müşterisiz dergileri milyonluk reklam alırlar. Alıcısı olmasa bile varlık içinde hayatlarını sürdürürler.

Bu böyle bir düzendir. Bunu bilmeyenlerin akılları, havsalaları söylenenleri algılamakta zorlanır. Üzülür ve umutsuzluğa kapılırlar. Öfkelenirler. Oysa kuş kuşluğunu yapmaktadır! Yemleyenlerin isteğini yerine getirirler..

1951 yılında Menderes'in çabasiyla çıkarılan 5186 sayılı Atatürk'ü Koruma Yasası metni aşağıdadır.
' 1. Atatürk'ün hatırasına, alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile ceza-
landırılır. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst veya abideleri veya Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan
veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir..Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçları
işlemeye teşvik edenler asıl fail olarak cezalandırılır.
 2. Birinci maddede yazılı suçlar iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak işlenirse; umumi veya
umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunulacak ceza yarı nispetinde artırılır. Birinci maddenin ikinci fikrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.
    3. Bu Kanunda yazılı suçlardan dolayı Cumhuriyet savcılıklarınca re'sen takibat yapılır.
    4. Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.'
    Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK
    Saliyazilari.blogspot.com., Bursa, 15.05.2017, hasipozturk@hotmail.com

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Atatürk'ü Koruma Kanunu




  1. Bu Kanunu Adalet Bakanı yürütür.


9 Mayıs 2017 Salı

KURULTAY HİSTERİSİ



CHP. de Kurultay histerisi depreşti!

Müzmin genel başkan adayları bir bir kurultay yapılsın diye gövde gösterisine
giriştiler. Yönetimde önemli görevler üstlenen bazı bayan milletvekilleri “ bu yönetimle
anılmak istemiyoruz!” diye görevlerinden istifa ettiler. Düne kadar bu yönetimle el ele
değil miydiniz? Birden ne değişti de telaşlandınız?

Müzmin genel başkan adayları, çayıra çıkmış yağlı güreşçiler gibi, genel başkanın kasnağını
tutma, ortaya çekme yarışına girdiler! Ya kendilerini deve aynasında görüyorlar, ya da Genel Başkanı dişlerine göre buluyorlar!
Yanılıyorlar!

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun piyasadaki genel başkanlar gibi bir parıltısı
yoktur! Yalanı, dönekliği de yoktur! Ağzını açınca adam gibi konuşuyor. Sözünün arkasında duruyor! Ağzı laf yapıyor! Tezlerini yeterince savunuyor. Halkan anlayacağı dille konuşuyor! Kimseyi tehdit etmiyor! Korkutmayı denemiyor!

“Kavga edeni kapının önüne koyarım!” sözü biraz kastı aşmış görünüyor.. Parti içi
demokrasinin olduğu yerde bu söz ağır kaçmıştır! Parti içi demokrasi, ağzına geleni söylemek anlamına gelmez! Partinin iç disiplinini ve parti çıkarlarını da gözden ırak tutmamalıdır. Aşağıdan yukarıya saygı ve sevgi ilişkileri vardır ve korunmalıdır.
Sayın Genel Başkan, neyi yapması gerekirken eksik yapmıştır, yetersiz ya da
zayıf kalmıştır? Aksine oldukça başarılı bir halkoylaması kampanyasından başarıyla
çıkmıştır. Türkiye'deki “hayır” oylarının sandıkta toplanması için soğukkanlı, tutarlı
ve ölçülü liderlik etmiştir. Medyanın %95'ini elinde tutan, devlet gücünü kullanan
“evetçilerin” tüm kışkırtmalarına kapılmamıştır. İnadına karşı tarafı çıldırtacak bir
soğukkanlılık ve tutarlık göstermiştir.

Parti organlarını ve partilileri bu kampanyada başarı ile yönlendirmiştir.
Diğer muhalif kanatları hayır da birleştirmeyi başarmıştır.
İyi de bu “ Kurultay Histerisi” nereden doğmuştur?
Zamanlama diye bir kavram vardır. Gönlünden genel başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı adaylığı geçirenler “fodepar” yapmışlardır. Biraz heyecan yaratmışlardır. Parti teşkilatının böyle bir takıntısı ve sıkıntısı yoktur. Acilcilerin bu eylemleri partililerin sempatisini toplamamıştır. Aksine zamansız veyersiz bulmuşlardır.
CHP'ye oy vermemiş ve muhtemelen vermeyecek olan kesimlerde bile halkoylaması
kampanyasında, CHP. güven vermiştir. Bu güven duygusunu korumak gerekir. 2019
seçimlerinde ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu güven duygusuna ve birliğe Türkiye'nin
ihtiyacı vardır.

Halkoylamasında, halka erişme kapılarının kapalı tutulmasına rağmen, “hayır” diyen-
lerin sayısının “evet” diyenlerden yüksek olduğu gerçeği halkın belleğine kazınmıştır,.
Seçimlerde oyların çalındığı iddiası somutlaşmıştır. Halk biliyor ki, seçimle gelen secimle  gitmeyecek.. Herşeyi yapmayı göze almışlardır. Ama bu böyle gitmez!..
Halkın uyanışı başlamıştır!

Böyle nazik bir zamanda, Ana Muhalefet Partisi'nin karıştırılması, ancak sarayın
isteyebileceği bir seçenektir. Herkes hırsına gem vurmasını bilmelidir.

İl ve ilçe kongrelerinin ardından kurultaya da sıra gelecektir. Herkes eteğindeki taşı
orada döker!..
Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK
Saliyaziları.blolgspot.com, Bursa, 8.5.2017 hasipozturk@hotmail.com

4 Mayıs 2017 Perşembe

AİHM KAPISINDA


Elin gavurundan Hz.Ömer Adaleti arıyoruz; Müslümanım diyenden firavun adaleti!

Son günlerde yaşananlara bir bakın! Halk oylaması “Hayır!” diyenlerin çoğunluğu fiilen
sağlaması ile sonlandı. Ama YSK. “ Evet!” diyenlerin çoğunluk olduğunu ilan etti.

198 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri hk. Kanun, 77.nci, 98.nci
ve 101.nci maddelerinde kesin hükümler konulmuştur.
İlçe Seçim kurulları, sandık kurullarına mühürlü, filigranlı zarflar verecektir.
Üzerinde Seçim Kurulu mührü olmayan zarflar, filigranlı olsa bile geçersizdir.
Sandık kurulu, ilçe seçim kurulu tarafından mühürlü verilen zarfın üzerine kendi sandık kurulu mührünü basacaktır.

Bu iki mühürden biri eksikse bu oy zarfı geçersizdir.
Bu kural, dışarıdan getirilecek zarfların geçersizliğinin saptanması için konulmuştur.
Yasa buyruğudur. Zarfın her iki mührü taşıması zorunludur. Aksini ispat iddia edendedir. Aksine verilen kararlar “ tam kanunsuzluk” örneği olur..

Oy pusulaları üzerinde sadece sandık kurulu mührü olacak ve oy pusulalarında YSK
filigranı ile tercih mührü olacaktır. Bu ana unsurlardan birisi eksik ise bu oy geçersizdir.

Gelelim YSK kararına: “Dışarıdan getirildiği ispat olunmadıkça, bu eksiklerle malul
oylar geçerlidir.” denilmiştir. İspat yükü kime düşer? Yasanın izlediği yolu red veya aksini
savunanlara. Kanun, dışarıdan zarf ve oy pusulası sandığa girmesin diye bu hükümleri
getirmiştir. İlçe seçim kurulu zarfı mühürlemiş. Seçim Kurulu mührü olmayan zarf yabandan
gelmiştir. Mühür eksik ise o zarf seçinde kullanılmayacaktır.

            İlçe Seçim Kurulu mührü yanına sandık kurulu mührü basılacak ve mühürler ikilenecektir.
            Bu oy zarfı geçerlidir. Bu hükme aykırı kararlar ”tam kanunsuz” dur.
            Bu kurallar bunların ispatı için konulmuştur..    
            Yasa böyle buyurunca, aksini kanıtlamak, aksine karar verenlere düşecektir. Bu kararı
            benimsemeyenler, yasal haklarını yani itiraz haklarını kullanacaktır.

            Hangi mercidir burası? AYM, Danıştay, Yargıtay vb. üst mahkemeler soruna sahip
            çıkmayınca; geriye AİHM seçeneği kalmaktadır.

            Böyle bir olayın örneği var mıdır? Ortalama demokrasi ve hukuk anlayışı olan bir
            ülkede böyle bir dava örneği çıkar mı? Çıkmaz! Bu bir ilktir!
            Seçim sonuçlarının adil saptanması ve ilanı bir insan hakları sorunudur.
            AİHM bu davayı sahiplenmelidir.
            Kimse atı kapıp Üsküdar'ı aşmamalıdır.
            Pazarları karıştırıp kimse eşeğini Niğde'ye sürmemelidir.

            Kimse haketmediği mevki ve makamların sahipliğini oynamamalıdır.
            Bekleyeceğiz göreceğiz!
            Milyonlarca insanın aklı ile ve oyu ile alay edilmemelidir.

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com., 04.05.2017, hasipozturk@hotmail.com.

24 Nisan 2017 Pazartesi

ATI ALAN



Bir halkoylaması yaşadık!

Hayır diyeceklerin eli kolu bağlıydı. Televizyonlar, radyolar onlara yasaklanmıştı
Sokakta yapılacak bir gösteriye, zabıta engeli vardı. Sanki devlet 'hayır' demeye
karşıydı. 'Evet' diyeceklere herşey, her kaynak, her yer açıktı. Devleti arkalarına
almışlardı...

Bütün bu engellemelere karşın, halkın 'hayır' deme eğilimi ' evet' deme eğilimine baskın
çıkacaktı! İzin vermediler! Kıl payı ile 'evet' fazla çıktı dediler. Fatura sandık başında
görev yapanlara kesildi. Zarfları mühürlememişler.

Zarflar niçin mühürlenir? Sandığa girerken mühürlü giren zarflar, çıkarken de mühürlü
çıksın diyedir. Mühürsüz olanlar geçersizdir.
Oy sayımında ilk dış muayene, oy verenlerin listesi ile zarf sayısıdır.
Sonra zarfların mühürleri denetlenir. Mühürsüz olanlar geçersiz oy olarak ayrılır.

Seçimlerin sağlıklı ve kurallarına göre yapılmasından sorumlu (YSK) ne yaptı?
Mühürsüz zarfları geçerli saydı. Oysa Seçim Yasası 98 ve 103.ncü maddeler geçersiz diyordu.
Sandık Kurullarının zarfları mühürlememiş olması kesin bir karine miydi?
Bu bir varsayımdı!

Niçin mühürlenir? Dışarıda düzenlenmiş oy zarfları, sandıktan çıkanlara karıştırılmasın
diyedir! Ne dediler “Açıkça, dışarıdan katıldığı sabit olmayan zarflar ve oyları mühürsüz
bile olsa geçerlidir.” Yasa''nın dediğinin aksine bir YSK kararı verildi.

Hiçbir kurumun kararı yasalara aykırı olamaz!
Zarflar mühürsüz ise ayrıca bunun dışarıdan katıldığını isbata gerek yoktur. Bunlar geçersiz
oylardır. Halkın oy verme hakkını korumak gibi bahanelerle bu oylar geçerli sayılamaz.
YSK bunları yeterli saydıl! Yapılan itirazları reddettiler!..

Bu oyların kabaca 2.5 milyon olduğu ileri sürüldü.
“ Atı alan Üsküdar'ı geçti!” dedi, Sayın R.T.Erdoğan!
Ne demek istedi? Bu üstü örtülü bir itiraf mıydı? Bir öğünme miydi? Bu sözü konuşmada
kullanmanın gereği neydi? Sonraki konuşmasında “ Geçti Bor'un Pazarı, sür eşeğini Niğde'ye!” deme gereği duymuştu!..
Rahmetli Özal'ın böyle durumlarda kullandığı söz “ Malı götürmekti.”
YSK'nın kararı Seçim Yasası hükümlerine aykırıydı. Ama malı götürmeye yetmişti!
1946 seçimleri için “ açık oy, gizli sayım” derlerdi.. Şaibesi bu güne kadar unutulmadı!
Kimseye de onur vermedi...
Sayın R.T. Erdoğan Üsküdar'dan at alamadı ama, YSK'dan almayı başardı. Atı alan
Üsküdar'ı geçti derken bunu kastetmiş olmalı!..
Oy veren halkın yarısı ona hayır dedi! Bu gerçeği kimse değiştiremez!

Bu, sonun başlangıcıdır. Büyük şehirleri kaybettiler. Okumuş-yazmış, üretken beyinlerin
yaşadığı bütün iller, ilçeler hayır dedi.
Bir süre daha iktidarda kalacağı anlaşılmaktadır.
Terörist örgüt ile Oslo'da, İmralı'da, Dolmabahçe Sarayı'nda, Habur' da adamlarıyla görüşme
yaptırıp; önüne geleni terörist ilan etmesi pek garip karşılanmıştır. Terörist örgütlerle
irtibatı vardır diye yüzlerce namuslu yurttaş cezaevindedir...
Bundan böyle 'hayır' diyenlerin sayısı gittikçe artacaktır!

Türk halkı yeterince sabır gösterdi. Katlandı. Umutlandı. Oy verdi!
Durum onu gösterir ki, güzel günler!  sona ermiştir. Artık kendi içlerinde de çatlama ve
hesaplaşma başlayacaktır...Umutsuz olmak için gerek yoktur.

Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK
Sali yaziları.blogspot.com. 24.04.2017 hasipozturk@hotmail.com.

11 Nisan 2017 Salı

BOĞAZLIYAN KAYMAKAMI



Yozgat-Kayseri arasında bir ilçedir Boğazlıyan.
Adını niye böyle koymuşlar bilmiyorum. Yıllar önce geçerken gördüğüm sıradan
bir İç Anadolu kasabasıydı. Hiçbir baskın özelliği yoktu! Bozkır'ın ortasından yükselen
Erciyes dağını, dondurma külahı gibi seyretmenin dışında.
Nereden aklıma düştü? Boğazlayan Kaymakamı Kemal beyden ötürü!

Devlet, terör yapan, komşularını öldüren Ermenileri, daha emin gördüğü Suriye'ye
Tehcir kararı vermişti. 1915'in koşullarında çok kısa bir süre içinde, Ermeni yurttaşlara
zorunlu göç piyangosu vurmuştu.
Bulabildikleri at, katır, eşek vb. araçlarla yükte hafif, bahada ağır neleri varsa alıp
yola düşmüşlerdi. Yaşlısı vardı, genci vardı. Yatalağı vardı.Ermeni yurttaşlar için zor bir
yolculuktu.

Devlet yanlarına olabildiği kadar silahlı Jandarma koruyucu katmıştı.
Ne olursa olsun zor bir yolculuktu!
Yollarda eşkıya vardı. Ermeni teröründen zarar görmüş intikamcılar pusuda idi.
Jandarma bunlarla canları bahasına savaşıyordu.
Yola çıkanların kahir çoğunluğu Suriye'ye güvenli bölgelere ulaştılar. Ölenler,yaralananlar oldu. Jandarmadan kayıplar oldu..

Tehcir, cephe gerisindeki Ermeni terörünü önledi.
Ama devlet kendi memurlarını koruyamadı.
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal bey, kurbanlardan birisiydi.

İngiliz Gizli Servisi, Ermeni Patriği Zaven ve yalan tanıklarının tertibiyle tutuklandı.
Günümüz Silivri Zindanı'nın eşi olan Bekirağa Bölüğü'nde tıkıldı. Balyoz yargıçlarından
daha deneyimli yargıçlar vardı. Elbirliği ile paldır küldür sözde yargıladılar.
Günün 'Tekadam' ı  Padişah'ın üzerinde İngiliz baskısı vardı. Padişah; namuslu memurunun asılmasına yol verdi! Zamanın Şeyhülislamı M.Sabri fetva verdi.
Bekletmeden infaz ettiler.

Babası Arif Bey, Kemal Bey'e yemek götürmede imiş.
Beyazit Meydanı'ndan geçerken, oğlunun darağacında sallanan bedeni ile karşılaşmış!
Bu iş bu denli aceleye getirilmişti..

Kaymakam Kemal Bey, darağacına çıkınca (ezcümle şunları söylemiş)
Ben bir Türk memuruyum! Sizlere yemin ederim ki ben masumum! Sizlere yemin
  ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi
devletlere yaranmak     için  beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun
böyle adalet" diyor.. Eşini ve çocuklarını millete emanet ediyor!”

Emanetine yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti sahip çıkmıştır. İtibarı iade edilmiş ve maaş bağlanmıştır.

Tekadamlık her zaman güvenilmezdir.
Bu ülkenin kurumlaşmış siyasi yapıları vardır.
Birini aşmak, diğerlerini aşmak gerekir.
Tüm yetkilerin bir elde toplanmasını isteyen emperyal güçler bu kurumlardan kurtulmak istiyorlar.

Türk milleti olarak buna izin vermeyin.  Hayır'da hayır vardır.
Sağlıcakla kalın...                                                                     Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, Bursa, 11.04.17, hasipozturk@hotmail.com






3 Nisan 2017 Pazartesi

HACER-ÜL ESVED



Hacer-ül esved , Kabe'de, gümüş çerçeve içinde korunan bir kara taş'dır.
Cennet'den geldiğini iddia edenler de vardır. Kabeyi tavaf edenler, bu taşa el sürmek
ve öpmek için özel çaba harcarlar..Hac'dan dönen hacılar, ellerini öptürmek yerine, avuçlarının içinin öpülmesini işaret ederler. 'Ben Hacer-ül esved'e el sürdüm!
Avucumun içini öpün! Sizde öpmüş gibi olun!' demek isterler...

Hacer-ül esved muhtemelen, yöreye düşen bir meteor parçasıdır..
Kabe'nin tamiri sırasında, Ebu Kubays dağından getirilmiştir.
Bizzat Hz.Muhammed'in eliyle duvardaki yerine konulduğu rivayet edilir..
Gümüş koruyucu çerçeve, daha sonraki yüzyıllarda Kabe'nin gördüğü bir tamir bakım sırasında konulmuş olmalıdır...

Osmanlı yönetiminde iken yapılan bir onarımda, Hacer-ül esved'den bazı küçük
parçalar kopmuştur. Bu küçük parçaları, bir Osmanlı görevlisi alıp İstanbul'a getirmiştir.
Altı parçalık bu Hacer-ül esved kırıntılarının, geri götürülmesinin uygun olacağı tartışılırken;  Mimar Sinan bu parçaları “şerefli konuklar” diye niteler. Taşların İstanbul'da kalmasını ve yapılmakta olan dini yapılara konulmasını tavsiye eder. Teklifi kabul görür.

             Taşların yeni yapılan dini yapılara konulması benimsenir..
Nitekim, taşlar bu gün dahi belli, üç ayrı yapıya konulmuştur...
Hacer-ül esved parçalarından biri, Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi girişinin üstüne, saçağın altına konulmuştur. Taşın bir parçası, Edirne'de Eski Cami'in tamiri sırasında, yapıya konulmuştur.
Eski Cami, Mimar Sinan'ın yaptığı Selimiye Cami'inin karşısında konuşludur.
Hacer-ül esvedin kalan 4 parçası, 1571 yılında, eşi tarafından, Sokollu Mehmet Paşa anısına, Kadırga'da yaptırılan camiye konulmuştur. Parçanın birisi giriş kapısı üstündeki mermerler arasında, altın çerçeve içindedir. İkincisi mihrabın üstündedir. Üçüncüsü minberin giriş kapısı üstündedir, Dördüncüsü de minber kubbesi altındadır.

Hacer-ül esved'in altı parçası, bu üç yapıdadır..

Hepsi de insan boyu üstündeki, doğrudan erişilmesi zor yerlere konulmuştur.
Hacer-ül esved sonuçta bir taştır. Bir meteor parçasıdır...
Kabe'nin duvarında yer aldığından, ona kutsallık atfedilmiştir.
Hacıların, ona el sürebilmek için birbirlerini zorladıkları anlatılır...
Ona gösterilen ilgi ve saygının gereğinden fazla abartılması yanlıştır..
İslam'da ne dilenecekse Allah'dan dilenir. Ne istenecekse Allah'dan istenir..Dualar
Allah içindir. Bağışlama Allah'tandır. Gücü yeten sadece Allah'tır!.

Yanlış olan, haşa, taştan medet umulmasıdır, taştan dilekte bulunulmasıdır.
Müslümanlar, bilmeden, istemeden şirk sınırını aşabilirler. Cahiliye döneminin puta tapıcılarıyla, aynı çizgiye düşebilirler!. İnananların bu ayrıntıya dikkat etmesi ve özen göstermeleri hayırlarına olacaktır.
Allah, müslümanları bu sapkınlıktan ve aşırılıktan korusun!
Şerefli konuklar” diye nitelenen, altı adet hacer-ül esved parçası Türkiye'dedir.
Edirne'de ve İstanbul'dadır..
Anısına saygı göstermek ve ziyaret etmek isteyenlere yol yakınlaştırılmıştır.
Şimdi Rabbinizin hangi nimetine dersiniz yalan!” Errahman Suresi.
Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com. hasipozturk@hotmail.com.
Bursa, 30.03.2017
(Regaip kandili anısına).

30 Mart 2017 Perşembe

MUHTAÇLIK TORBALARI


 
Bu halk yiyecek torbalarına niye muhtaç olur?
İki torba nevaleye oyunu teslim eder?
Dünyanın 17 büyük ekonomisinden biri değil miyiz?
On beş yıldır iktidardasınız! Halk hala iki kilo nohuta, iki torba makarnaya niye muhtaçtır? Muhtarlıklar ya da çıkar sahipleri yiyecek torbaları ile kapılara bir bir varıyor. Torbayı veriyor. Halk oylamasında bu garip anayasa değişikliğine “ evet” de deniliyor.
Seçim oylamaları öncesinde de bu yiyecek torbaları dağıtılırdı! Oylar toplanır giderdi.
Oyunu alabilmek için bu halk bilerek mi yoksul bırakılıyor?
Bu halk on beş yıldır oynanan bu orta oyununda niçin sormaz? Siz hep iş başındasınız,
biz bu bir kaç torba yiyeceğe ne diye muhtaçız?
Görevinizi yapmışsanız, biz niye muhtaç olalım?
Hiç sıkılmadan sonraki seçimde de torbalarla çıkıp gelirsiniz Sıkılmaz mısınız?
Yıllardır iktidarsınız. Yasama organında çoğunluksunuz. Ülkenin hangi derdine çare ürettiniz? Mevcut yetkilerle ne yapmak istediniz de eteğinizden çektiler? Haa! Durduk yerde Almanya'ya, Holanda'ya bir savaş ilan etmediğiniz kaldı! Yahu burada bizim 3.5 milyonluk halkımız yaşıyor. Onları düşünmek hiç aklınıza gelmedi mi? Türkiye sahillerine, her yaz gelen turistlerin 1/3'ü bu ülkelerden geliyor. Türkiye'nin ihracatının önemli bir kısmı bu ülkelere yapılıyor. Bunları hiç düşünmez misiniz?
      Geçen yıl Rus savaş uçağını düşürdünüz! Ne domates satabildiniz, ne de ülkeye Rus
      turisti geldi! T urizm gelirleri yerle bir oldu. Sera ürünleri tarlada kaldı. Bağlardaki üzüm
      ler elimizde...Laleli piyasası bitti! Yani hükümet edenler, sağa sola “Eyyy!” diye nara
      atarken, bunları akılına getirmez mi? Bunları akıl edemezlerse, ne diye hükümet olurlar?
      Mevcut yetkileri eline yüzüne bulaştıran bu yönetim, bütün yetkilerin tek elde toplan-
      masını istiyor. Bu yetkiler ne maksatla kullanılacak? Tek imza ile Meclisi feshedebilecek!
      Tek başına özerk bir eyalet yaratabilecek! AB Yerel Yönetimler yönergesinde, özerk
      bölge belediyeleri silahlı polis teşkilatı kurabilecektir. Vergi toplayabilecektir. Eğitimi
      düzenleyip yönetebilecektir. Tek engel bu yönergedeki Türkiye'nin çekinceleridir. Çekince kalktığında, bazı belediyeler bunları yapabilecektir! Bunu bilmiyor musunuz? Bunları biliyor da yapmak için mi, yetkileri tek elde toplamanın peşindesiniz?
      AKP li vekil ” Türkiye otomobil bile yapamıyor! Bu CHP'nin ayıbıdır!” demiş.
      Bu şoför kökenli vekil, muhalefet olmaya özenmiş olmalı. Kırklı yıllarda Türkiye uçak
      üreten ve ihraç eden bir ülkeydi. Ne zaman sağ iktidarlar geldi, biz yapar size veririz di-
      yenlerin sözlerine kandılar. Türkiye'deki filizları kırdılar.
      Toplu iğne bile yapamaz olduk!
      Oysa Türkiye'nin ürettiği (Mercedez Benz) yolcu otobüsleri ve kamyonları vb. bütün
      dünyayı kolaçan etmektedir. Bunları bilmemek ayıp değil! CHP'nin yarım asırı aşkın
      iktidar yüzü görmediğini bilmemek de ayıp değil!
      Bir vekilin iktidar mı, muhalefet mi milletvekili olduğunu bilmemesi çok ayıp!
      Cumhuriyetin birikimlerini sata sata bitiremediniz!
      İktidarınızı buralardan gelen rantlarla sürdürüyorsunuz! Bunları bilmemek çok
      ayıptır. Halkı hala bir kaç torba nevaleye muhtaç etmek çok çok daha ayıptır!..
      Halkımız “ HAYIR” oyu vererek, iştahınızı kursağınızda bırakır inşallah!
      Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK
Salıyazilari.blogstop.com., hasipozturk@hotmail.com
Bursa 29.03.20017

20 Mart 2017 Pazartesi

BEDELİNİ ÖDEYECEKSİNİZ


Yeni moda siyaset, Avrupa'ya saldırarak yapılandır. Hükümet üyeleri, Avrupa
ülkelerinde toplantı yapmak ve “evet” oyu istemek arzusundaydı. Yakınlara kadar bu
siyaset uygulana gelmiştir.

Her ne olduysa bu yıl bu siyaset krize dönüşmüştür. Gazetecilerin tutuklanması,
aylardır, iddianame bile hazırlanmadan içerde tutulmaları bunun sebebi olabilir mi?
Avrupa'da gazetecilik suçu kavramı yoktur. Fikir özgürlüğü anlamında irdelenmektedir. Türkiye'de gazeteciler “terörist” diye algılanmaktadır..

Türkiye'yi yöneten iktidar partisinin Holanda'da toplantı yapmasına izin verilmedi.
Polis, atlar dışında, Türkiye'deki gibi odukça sert dağıttı kalabalığı. Türkiye tarafı, bu
tutumu “ faşizim, nazizm” diye niteledi. Rotterdam'da izin verilmeyişini “haçlı savaşı” diye nitelendi. Oysa belediye başkanı bir müslümandı!..Türkiye “bedelini ödeyeceksiniz!”
diye uyardı. Suçlamadan Almanya'da nasiplendi. AB yöneticileri suçlamalara müdahil oldu.
Türkiye karşıtlığı siyaset, Hollanda'da iktidar partisine seçim kazandırdı! Türkiye tarafına yararı henüz belli değil. Bir milletvekili % 2,3 oranında yarar sağladık dedi. Yani siyasi kriz “kazan, kazan” üstüne mi kurulmuştu?..

Hollanda, Türkiye'deki yabancı yatırımın %27'sine sahiptir. En fazla yatırım yapan
ülkedir. En fazla turist yollayan Avrupa ülkelerinden birisidir. En yüksek ticari alacaklı ülkedir. Siyasi kriz çıkarılmasında bir terslik, çelişki yok mudur? Akla bir “ Kayıkçı kavgasını” getirmektedir.
Bu arada Türkiye'nin itibarı ne olmuştur?   
Hükumet Rusya ile kriz yarattı! Uçağı düşürme emrini kimin verdiği paylaşılamadı!
Pabuç dar gelince, iş Fetöcü pilotlara ihlale edildi. Ardından özür dilendi. Kriz şimdilik
sönmüş durumda. Rus turistlerin gelip gelmeyeceği, domates vb. sebze ve meyvelerin
ithali yasağının kalkıp kalkmayacağı henüz netleşmedi. Bu nasıl bir kriz çıkarma ve kriz
yönetimidir?

Almanya önderliğinde yapılan 'siyasi göçmenler anlaşması' askıdadır. Ödenmesi
kararlaştırılan 3 milyor euro ödenmedi. Vize kalkacaktı, kalkmadı. Türkiye, Almanya
kanlı bıçaklı! Mesele sadece Almanya değil, AB'dir. Altmış senedir kapıda bekletmektedir. Türkiye'nin eksiği, gediği, kusuru, yanlışı yok mudur? AB, seksen milyonluk Türkiye'yi yutamaz! Lokmalara bölmesini de Türkiye istemez! Daha bekleyeceğiz...

Suriye ayrı bir olay! Ballı börek sarması idiler. Birden tersine döndü! Suriye ile ilişkiler
dengeli ve sağlıklı yürüseydi, Türkiye bugünkü sorunların çoğunu yaşamayacaktı. Bizi
birileri dürttü! Suriye ile kanlı bıçaklı olduk! Bizi yoldan çıkaran bunun hesabını ödedi mi?
Dünyanın 17.nci büyük ekonomisi olarak öğünülen Türkiye'ye,  bu olup bitenler
yaraşıyor mu? Doğu Akdeniz'de var olduğu söylenen doğalgaz üzerindeki haklarımızı
koruyabiliyor muyuz? Güney Kıbrıs C.B. Aylarca süren görüşmelerinin sonunda enosis in
kucağına kendini attı! Görüşmeler yattı! Elimizi nereye atsak, boş çıkıyor!

Birileri ' tek adam' olacağım diye tutturdu! Türkiye' nin enerjisi boşa harcanıyor.
15 senedir iktidardasınız. 2012 yılından beri de fiilen tek adamsınız. Hangi sorunu çözdünüz? Kurtuluş Savaşı'nın orta yerinde bile, Mustafa Kemal Paşa'ya Meclis yetkileri
verilmedi.

Şimdi nereden çıktı bu tek adam mucizesi? Devir mucize çağı değil, akıl çağıdır.
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com, hasipozturk@hotmail.com, Bursa 20.03.17

13 Ocak 2017 Cuma

OBAMA'dan SONRA


Başkan Trump yakında yönetimi devir alacak.
Obama'nın kaypak politikaları sona erecektir!
ABD'nin 22 ülkenin haritasını değiştirecek “Yeşil Kuşak” ya da “BODP” nin iflası ilan
edilecek gibi görünmektedir.
Başkan Trump herkes için çok bilinmeyenli bir denklemdir. Şişeden 'in de cin de' çıkabilir. Geleneksel ABD politikaları ne derece değişir bilinemez. Ne var ki, “Arap Baharı” nın kışa
döndüğü aşikardır. Destekçilerin bin pişman olduğunu umarım.
Şimdi bölge ülkeleri 'istikrar' aramaktadır. Ateşkes sağlanmıştır. Ortadoğu'da yaşayan halklar
biraz nefes almışlardır. Buna direnenler de vardır. İran, bölgede olası kalıcı etkisini çatışmalara
bağlamıştır. Şii milisleriyle ateşkesi baltalamak peşindedir. Öte yandan Rusya ile dostluk kurmak suretiyle onun ivmesinden yararlanmak istemektedir..
ABD, Ortadoğudaki nüfuzunu Ruslara kaptırmıştır.
Türkiye, Ortadoğuda nüfuz kazanma peşindedir. Ülke dışı askeri yeteneklerini kullanarak
Türkiye'nin güneyinde, Suriye topraklarında bir 'düşman koridorunun' açılmasını engelleme yolunu seçmiştir. Yıllardır dost bildiklerinin ihanetini gördü. İki yüzlü siyasetlerini görmezden gelemedi.
Sonunda 'iki yüzlüsünüz!' demek zorunda kaldı.
Yetmedi, TSK ile aleyhimizdeki oluşumu engellemeye girişti. Karşılığında, ülkenin bir çok yerinde patlamalar oldu! Çok sayıda insanımız öldü ve yaralandı! Amaç silahlı müdahalenin durdurulması için, halkı sindirmektir. Terörle halkı korkutup yıldırmak; halkın baskısıyla silahlı mücadelenin durdurulmasını sağlamaktır! Türkiye bu beklentilere cevap vermez ve Türk halkı pes etmez!.
Ortadoğuda görülen bu başarılı girişimlere karşılık, Türkiye'nin iç siyaseti zor günler yaşıyor.
AKP ve MHP yönetimi, Türkiye'yi tek adama teslim etmek için bütün kuralları çiğniyor..OHAL,
KHK ve ERKEN SEÇİM baskısıyla Anayasa değişikliğini geçirmenin peşindeler.. Türkiye'de demok
rasiyi bitirmek adına yapılanlar iyiye işaret değildir...
Orta Doğu istikrara kavuşmalıdır. Yetmez, Türkiye'nin de istikrara kavuşması gerekir. Devlette
yuvalanmış FETÖ unsurları temizlenmektedir. Ama siyasette yuvalanmış FETÖ' cülere ilişilmedi.
Anayasa değişiminde onların oylarına ihtiyaç vardır! Yani OHAL, KHK ve ERKEN SEÇİM baskısına FETÖ baskısı da amaca varmak için eklenmiştir..
Astana toplantısından Ortadoğu halkları çok şeyler bekliyor. Öncelik istikrar, etnik-mezhepsel fay hatlarının tahrik edilmemesi, merkezi yönetimlerin güçlendirilmesi; ekonominin diriltilmesi;
bölgenin yeniden inşası bekleniyor. İnsan haklarının yerleşmesi umuluyor. Karışıklıktan yarar uman yabancı unsurların uzaklaştırılması umuluyor...
Türkiye demokrasisi üzerindeki baskının da ortadan kalkması ülkenin ve bölgenin istikrarına
büyük katkı sağlayacaktır. İktidar gücünün tek adama teslim gayreti, yeni Fetö'lere cesaret
verecektir., Karar verenlere büyük vebal düşecektir. Bekleyip göreceğiz...
Sağlıcakla kalın ... 
                                                                             Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com, hasipozturkhotmail.com, Bursa 13.1.17