23 Temmuz 2014 Çarşamba

GAZZE'DE YAS ALMAK


'Manav' denilen, Bizans döneminde Anadolu'ya yerleşen Türk soylu halkların
bir ' yas alma ' geleneği vardır. Köde düğün başlamadan önce, düğün alayı, camiden çıkınca; ölü çıkan eve uğrar!. Başsağlığı dilenir. Düğün için 'izin' istenir. Acısı için
ağlayan, davul dövdürülmesinden incinmesin diye yapılır. Buna yas almak denir...

Irak'ta, Suriye'de, Gazze'de kan gövdeyi götürüyor!.
Gazze'de İsrail'in kurbanları için Türkiye'de 3 günlük yas ilan edildi. Bayrakları
yarıya indirdik!.

Gazze şeridinde yaşayan Filistin halkı yıllardır 'abluka ' altında.İsrail denizden,
karadan ve havadan yardım girmesini engelliyor. Yiyecek, içecek, ilaç vs'nin geçmesine
aşırı zorluk çıkarıyor. Bu ambargoyu delmek için, yardım yüklü Mavi Marmara gemisinin başına gelenleri anımsıyoruz. Çaresiz Filistin halkı, Sina'da Mısır sınırında kilometrelerce tünel kazarak, ihtiyaçları buradan karşılamaya çalışıyordu..

Şimdi İsrail silahlı güçleri, birkaç füze atıldı diye, Gazze'yi havadan, karadan ve
denizden bombalıyor. Tünelleri yıkıyor. Kara harekatı ile Gazze'yi yerle bir ediyor..
Binlerce insan, dünyanın umursamaz bakışları önünde öldürülmüş ya da yaralanmıştır. Evleri, ekmek tekneleri, okulları, hastaneleri ve kamu hizmet yerleri yıkılmıştır.
Dünya, Gazze halkının yaşadığı bu zulme seyircidir.
Birleşmiş Milletler seyircidir. ABD'nin hayır dediğine evet diyemiyor. AB seyircidir.
Nato seyircidir. Daha ne kadar kurum varsa 'ahı, vah'ı geçmeyen kınamayla yasak savıyor!

Türk halkı, dün Yahudilerin Nazi Almanya'sında kıyılmasına karşıydı. Almanya'dan
kaçmaya zorlanan Yahudi bilim adamlarını çağırmıştı. Can güvenliği sağlamış ve iş vermiş idi. Monşer diye dalga geçilen dış temsilcilerimiz, canları bahasına, binlerce Museviyi
ölümden kurtarmıştı. Osmanlı, İspanya'da kıyıma uğrayan yüzbinlerce Sefardim Yahudisini, gemilerle Türkiye'ye getirmişti. Onlara yer göstermiş ve geçimlerini sağlayacak ortam yaratmıştı. Şimdi Ukrayna topraklarında, Hazar Devleti vardı. Halkı çoğunca Hazar ve Kabar Türkleri'ndendi. Musevi dinini seçmişlerdi. Ruslar orayı işgal edince rahat vermedi. 'Eşkenazi' Yahudileri zulüm gördü. Yurtlarından dağıldılar. Çoğu İsrail'e yerleşti. Kan bağımız var diye sempati duyduk, sahiplendik.

Bugün, bunların torunları olan İsrail Yahudileri, Hitler kadar kıyıcı olarak Filistin
halkına zulüm ediyorlar! Onları Gazze şeridinden tehcire' zorluyorlar! Öldürerek, yakıp yıkarak zorluyorlar. İsrail'in yaptığı zulme de karşıyız.

Üç günlük yas ilanını olumlu bulduk! Bayrakları yarıya indirdik!.

Gazze halkına gösterilen bu ilginin, koruma ve sahiplenmenin Irak ve Suriye'deki Türkmenler'den esirgenmiş olmasını garipsedim. Kısaca IŞİD denilen, Irak ve Suriye İslam Devleti kurmaya heveslenen terör örgütü ile Barzani Kürtleri arasında Türkmenleri ezilmeye terk ettiler. IŞİD terör örgütü, sünni olmayan Türkmen ve Arap halklarını kıyıma uğratıyor. Kitle halinde öldürerek, kalanları; can havliyle yerlerini, yurtlarını terke zorluyor. Barzani Kürtleri, Türkmen topraklarını kendi topraklarına katmanın çabasındadır!..

Barzani, bağımsızlık ilanına Türkiye'nin karşı çıkmayacağını yüksek sesle yineliyor!
AKP Genel Başkan yardımcısı, bunu doğal buluyor! B.O.P'un (Eşbaşkanı) BB'nın bu konuda
tepki vermedi. CB seçilebilmek için olası Kürt oyları için suskundur. Konsolos ve çalışma
arkadaşları terör örgütü elinde rehindir. Onlara zarar gelmesin diye yayın yasağı getirdiler.

Rehinelerin, seçime beş kala serbest kalacakları; Sayın Erdoğan'ın bu kurtarmanın rantı olarak CB seçilebilmek için gereken oyları toplayacağı tevatürdür!..

Ölümle burun buruna milyonlarca Türkmene ne olacaktır? Onlar için ne yas ilanı var,

ne yardım eli uzanıyor!.. Sahi! Türkiye'nin ağır gölgesine ne oldu?..

Sağlıcakla kalın....                                                                        Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com 26.7.14, Bursa

15 Temmuz 2014 Salı

'TIPIŞ TIPIŞ'


 

'Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu çağırıyor.' dediler..

Pazartesi günü, saat 13'de CHP Genel Merkezi'nde olduk! Eski - yeni il başkanları, eski milletvekilleri, eski P.M. üyeleri davetli imiş. Gitmemek olmazdı...

Alt kattaki büyük toplantı salonuna doluştuk. Medya emekçileri hazırdı. Şaşılası şey, tam saatinde toplantı başladı. Gündem çağrıda bana erişmemişti. Çağrılılara bakılırsa eskilerin 'gazı' ve 'desteği' alınacaktı..

Açılış konuşmasını Ali Topuz yaptı. İlerlemiş yaşına karşın, dinç görünüyordu. Yönetim masasına da o oturmuştu..

            Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşmasını izleyenler, adayımız sayın
             Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçilebileceğine ümitlendiler. Farklı dünya görüşündeki siyasi 
             partilerin CB adayı üzerindeki uzlaşmasını tarihi ve siyasi bir olay olduğuna vurgu 
             yaptı..Türkiye'nin demokrasi yaşamında bir dönüm noktası sayılırmış..

            Ekmeleddin beyin Türkiye'de tanınmamış olmasına, esprili bir yanıt verdi! 'Ötekisini
            tanıyorsunuz! Oyunuzu verecek misiniz?' dedi. Salondan yükselen kahkahalar yanıt oldu!
            'Evinizi hırsıza emanet eder misiniz?' sorusuna 'Etmeyiz!' dediler. 'Memleketi nasıl
            teslim edeceksiniz?' Yanıtı verdi.

            Bunu ben de denedim! Çay getirene 'adayımızı nasıl buldun?' dediğimde, 'Kimdir, nedir
            bilmiyoruz!' demişti. 'Ötekini tanıyorsun! Oyunu verecek misin?'soruma kahkahası
            yükselmişti.. Bu soru iyi soru idi anlaşılan...

           Sayın Kılıçdaroğlu, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun özgüven içinde Türk halkının önüne
           çıktığını; sakin, tutarlı ve birikimli yapısıyla kitlelerin sempatisini toplamaya başladığını;
           bir halk adamı olduğunu; yalanı, dolanı, hırsızlığı, şaibesi olmadığını söyledi. Ortadoğuyu,
           Arap ülkelerini, uluslararası siyaseti iyi bildiğini; CB olarak biriken sorunları çözecek en iyi
           seçim olacağını; islamı sindirmiş, Türk kültürünü özümsemiş, demokrasiyi içselleştirmiş,
           laikliği benimsemiş bir aday olarak; CB'nin en yetkin adayı olduğunu vurguladı..

           Yalan söyleyenin, şaibeli olanın, yırtık ayakkabıyla siyasete başlayıp dünyanın en zengin bb
           olan birinin, CB koltuğuna oturtulmaması gerektiğini vurguladı. CB' nın 76 milyonu
            kucaklaması gerektiğini, halkın % 60-70' inin tarafsız bir CB istediğini açıkladı. Onca siyasi
            partinin Ekmeleddin İhsanoğlu üzerinde oydaşmasını, halkın beklentisini yansıttığına vurgu
           yaptı...

           Bir diktatör taslağının, CB koltuğuna oturmasına izin verilmemesini 'tek adamlık'sürecine
           kapı aralanmamasını istedi. Bu ülkede tek parti döneminin yaşandığını, o tek partinin 1950'de
           çok partili demokrasiyi getirdiğini, şimdi buradan geri dönüşe izin verilemeyeceğini
           vurguladı..

            Sayın Kılıçdaroğlu'nun tatilcilere de bir çift sözü oldu! 'Tıpış tıpış gelip oyunuzu Türkiye
            için vereceksiniz. Çocuklarınızın geleceği için vereceksiniz! Oy vermeyi ihmal ederseniz,
            seçilecek diktatör, yarın tatil yapmanıza bile müdahale edecektir!' diye uyardı..Özetle
            Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun seçilmesi için, herkesin özen göstermesini; bunun
            cumhuriyet ilkelerinin, demokrasinin, birlik ve bütünlüğümüzün;yaşam biçimimizin bir gereği
            olduğunu tembihledi. Söylediklerinden bu kadarını sizin için aklımda tutabildim..

Sonra konukların konuşmasına geldi. Eskişehir'i çağdaş bir yenişehir yapan belediye başkanı Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen'in konuşması doyurucu, barışçı ve uzlaşmacıydı.

Sonra eski bakanlar, milletvekilleri 'biz daha ölmedik' konuşmaları yaptılar. Sıra bize
geldiğinde, biz Anadolu'nun yollarına düşmüştük!..

Sayın Kılıçdaroğlu, son konuşmacı sözünü bitirene dek yerinden kalkmadı!.

Onu anladık...!

Sağlıcakla kalın... 
Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogstop.com. 15.07.14. Bursa

8 Temmuz 2014 Salı

ADAYLIK


 

Sayın Ekmeleddin İHSANOĞLU Cumhurbaşkanı adayı oldu ya!
Her yandan muhalefet sesleri yükseldi! Kimisi ABD akla getirdi diye eleştirdi..
Kimi 'Ha Tayyip, ha Ekmeleddin!' dedi Kimi, daha çok CHP içinden ' aday belirleme'
yöntemine eleştiri sesi yükseltti! Ya da ' bekledikleri' adayı göremediklerinden kızdılar!
Kimi de ' laiklikten' peşinen ödün verildiğini savundu.

Sayın E. İhsanoğlu iki partinin uzlaşmasıyla belirlenmiş birisidir.Bir bilim insanıdır. Organik kimya gibi bir alanda bilim kariyeri yapmıştır.Dünya üzerinde geçgel birden çok dili hakkıyla bilmekte ve konuşabilmektedir. Yıllarca İslam Konferansı Teşkilatı'nın genel sekreterliğini yapmıştır. 58 islam ve Arap devletinin bu teşkilat içinde uzlaşmasını sağlamış bir kişiliktir.
Uluslararası siyasette deneyimi olan ve kimliğine saygı duyulan birisidir..

Önümüzdeki en önemli ve acil uluslararası sorun Ortadoğu'dadır. Çankaya'da yansız, dürüst, bütünleştirici, sağduyulu, vatansever birine ihtiyaç vardır. En yakın rakibine, Çankaya güvenilemez. Ülkenin geleceği güvenilemez. Demokrasiyi bir araç olarak düşünmektedir. Gelecekte Türkiye'yi parçalamayı, ABD'nin GOP veya BOProjesine göre düzenlemeye heveslenmektedir. ' Biz GOP-BOP'un Eşbaşkanlarından birisiyiz!' diye öğünmektedir..

Sayın Ekmeleddin'in böyle saplantıları yoktur. En azından böyle saplantıları, bir yerlere verilmiş sözü yoktur. Çankaya'da oturması bile ulusa güven verecektir. Seçim kazanma şansı vardır.

Öteki adaydan tırsıyan! her kanattan oy alabilecek bir kimlik ve kişiliktir. İktidarda kalmak için bölücülükten medet uman birisi değildir.

Saldırgan ve küfürbaz değildir.

Üç düşünüp bir konuşmaktadır.

Ağzına geleni söyleyen biri değildir.

Ayıpları konuşulmasın diye kanun veya mahkeme kararı çıkarmamıştır!

Söylenecek bir ayıbı olmayan biridir.

Dindarlığı siyasete alet etmemiştir!.

Bugün dindarlığı kullanıp yarın şeriat devleti kurmaya niyetlenmemiştir.

'Laiklik, demokrasinin olmazsa olmazıdır!' diyebilmektedir.

Herkesin çıkınında söylemek istediği, düşündüğü, endişelendiği bir yan elbette vardır. İçinde yaşadığımız devir, hık mık edilecek devir değildir.

Birisi kafasındaki ucubeleri hayata geçirmek için, Çankaya'yı kullanmayı hedefliyor. Bunun durdurulması önemlidir..

Hukukun üstünlüğünü yıkmak için, Türkiye'nin hukuk nizamını, yargı düzeni, TSK'yı yap boz tahtasına çevirmiştir. Paralel generaller var diyerek, Yaş toplantısı öncesinde, yeni kıyımların hazırlığı içindedir... Yaptıklarını 'Paralel Yapıya' yükleyip ak kaşık gibi kıyıya çıkmak istemektedir..

Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nda bu şaibelerin hiçbirisi yoktur!

Unutmayın ki, Hitler de seçimle iş başına gelmişti. Sağ kanat siyasetçiler Hitlere yardımcı olmuşlardı. 
Humeyni de İran'da sosyalistlerin desteği ile iktidara gelmişti.. Her ikisi de, önce çanak tutanları astılar!  Sonra tek başlarına kanun oldular, devlet oldular, sonra da hiç oldular!..
 
Şimdi Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ardında durmanın zamanıdır.

             Sonra kıyasıya eleştiririz..

              Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyaziları.blogspot.com, 7.7.14, Bursa

3 Temmuz 2014 Perşembe

ÖN YARGI


       

Toplumda hoşgörü eksikliği, önyargıların acımasızlığı, yıllar önce Madımak Oteli
yangını ve kıyımı ile sonuçlanmıştı. Duru (freni) olmayan aşırı sofuluğun garabetiydi..
 
Aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan, aynı kültür köklerinden gelen insanların;birbirinin canına kıyacaklayım yabancılaşması, acımasızlaşması ve kastı anlaşılamaz!..Aynı dini, benzer inançları paylaşanların ibadetlerindeki, dini değerlerindeki ayrıntıları bu denli sorun etmeleri, düşman kesilmeleri kabul edilemez.

Toplum üzerinde egemenlik kurmak isteyenler bunları kaşır ve kışkırtır. Düşman ve düşmanlık üretirler. Sıradan yurttaşın konu komşuyla düşmanlığı olmaz. 'Komşu komşunun külüne muhtaçtır.' 'Kurt komşusunu yemez.' diyenler bu halkın atalarıdır.

Hz. İsa 'bir yanağına şamar vurana, öteki yanağını çevir!' diyesi. Gündelik yaşamda işler böyle yürümemiş! Katolikler inanç ayrılıkları yüzünden, öteki isevi inanç mezheplerini sapık saymış, düşman ilan etmiştir. San Bartelmy Yortusu sırasında, bir gecede birkaç şehrin halkını kılıçtan geçirmişler!..Yıllarca boğazlaşmışlar. Cizvitler kendilerine benzemeyen hıristiyanları yakarak, içindeki şeytanı(!) çıkardıklarını sanmış; yüzyıllar boyunca insanları yakmıştır. Dinsel bağnazlık evrensel görünüyor!..

Hz.Peygamber'in torunları, Oniki İmam'ın hiçbiri yatağında eceliyle ölmemiştir..Dindaşlarının zülmüne ve kıyımına uğramışlar. Hani müslüman, müslümanın kardeşi idi? Kardeş kardeşe bunları yapar mı? Oysa kardeşler inanç ve ibadet ayrılıkları yüzünden birbirlerine kıya gelmişler. Hoşgörü, anlayış göstermemişler. Ayrıntılarda başkalaşmayı olağan saymamışlar. Birbirini sapkın sayıp elleriyle düzeltmeye girişmişler. Boğazlamışlar, kurşunlamışlar, yakmışlar, yurtlarından etmişler!..

Osmanlı ile Safevi rekabeti, siyasiydi. İki yanda da Alevi ve Sünni askerler vardı.Ama Osmanlı yöneticileri alevileri hasım görmeyi sürdürdü. Sorunun temeli dinsel değil,
siyasiydi. Madımak Oteli yangını ve kıyımı, bu husumetin hortlatılmışıdır! Günümüzün
IŞİD dehşeti de, müslümanlar arasındaki hoşgörü eksikliğinin ürünüdür. Siyaset bu canavarı üretip müslümanlar arasına salmıştır. Uluslararası bir çıkar ortaklığının eşkıyasıdır.Bir yandan 'Halife' üretip öteki yandan 'Kabe'yi' yıkmaktan söz edecek denli ölçüden,endazeden yoksunlar..

Aleviler üzerindeki örtülü ya da açık baskı, Osmanlı'dan gelen kötü bir mirastır.Cumhuriyetin eşit yurttaşlar uygulaması, bu ön yargıyı bir hayli eritmişti. Laik devletin anlayışı, herkese eşit davranması fikri, alevileri bir hayli rahatlatmıştı.1950'ye kadar, laik Cumhuriyet yönetiminde aleviler nefes aldılar. Eşit yurttaş olmanın güvencesini yaşadılar. Çocuklarını okuttular, devletin çeşitli birimlerinde görev üstlendiler..

1950'den sonra, sağ iktidarlar, alevilere karşı ön yargıları hortlattı!. Baskıları, aşağıla-mayı artırdı. Köylerine cami inşa etti. Çorum'da, K.Maraş'da kıyımlar oldu. Sıvas'da Madımak yangını bunlara tüy dikti. 37 canı, binlerce kişinin gözü önünde, cehennem ateşine terk ettiler. Bazı sanıklar zamanaşımı içinde yakalanamadı. Devlet gücünü kullanan bazı kesimlerden himaye gördükleri sanılıyor. Şer odakları açığa çıkarılamadı..

Madımak Oteli Madımak Müzesi oldu mu? Hayır! Sadece müze yapılmasına karar verildiği duyuldu. Müze, Alevilere karşı ön yargının, bir nebze değişmesi umududur. Müze bir insanlık anıtı olur. Bu ayıbı işleyenler, işletenler ve kollayanlar burada kendi ayıplarıyla yüzleşirler!.. Hoşgörü, anlayış, inançların özgürlüğü, ibadet serbestliği, devletin laik tutumu, insanlığa çare olur; siyaset ve siyasetçiler insanlığın yakasını rahat bırakırlar diya umutları artırır!..

'Yaratılmışları sever, yaratandan ötürü!' bu toprağın insanı.

Sofuluğun freni yoktur. Fren sadece insan sevgisidir. İnsana saygıdır. Hoşgörü ve anlayış göstermektir..

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com Bursa, 01.07.14