22 Ekim 2014 Çarşamba

HSYK SEÇİMİNDE KİM KAZANDI?


                                     



Hükümet kanadı ve bazı basın 'HSYK Hükümetin emrine girdi!' diye yazdılar.

Biz de haftalık yazımızda buna paylaştık! (Sali Yazilari)

Doğrusu nedir?

Cumhuriyetin hakimleri ve savcıları Hükumetin baskısı ve rüşvetine teslim oldular mı?

İşin gerçeğini araştırmak ve kamuoyunu aydınlatmak kamu görevidir.

Adli Yargı'da 13.994 hakim ve savcının oyları ile, Metin Yıldırmaz Balikesir C.Savcısı

5886 oy, Mehmet Yılmaz HSYK Başmüfettişi 5758 oy, Mehmet Durgun, İstanbul

Hakimi 5694 oy, Ömür Topaç İstanbul Anadolu Başsavcı vekili 5665 oy, Ramazan

Kaya Ankara Başsavcı Vekili 5656 oy, İsa Çelik HSYK Müfettişi 5436 oy, Turgay Ateş

Denizli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı 5354 oy alarak asıl üyeliklere seçilmişlerdir.

Yedek üyeliklere İlker Çetin, Selahattin Menteş, Zeynep Şahin, Okan Gödel, Levent

Ünsal seçilmiştir.

Seçilenler arasında Paralel Yapı unsuru olduğunu sanmam. Eğer olsaydı; en düşük üyenin

oyuna oranlanırsa bütünün içinde, hakim ve savcıların % 32'sinin Fetullahçı hizbine dahil

olduğu sonucuna varılır. Bu inandırıcı değildir.

Asıl üyeliklerde şeklen 7 asıl üye Yargıda Birlik Platform'undan seçilmişse de bunlar hüku-

metin adamları olarak nitelenemez. Söylentilere göre hükümetin Adli Yargıdan kazancı

2 üyeliktir. İdari Yargı'dan 1, Bakan ve Müsteşarı 2, C.Başkanı'nın atayacağı 4 üye ile

birlikte toplam 9 HSYK üyeliği garantidir. Karar yeter sayısı 12'dir..Söylenti bu!..



Hükumetin, istediği kararları aldırabilmesi, diğer üyelerin ikna edilmesi ve karara

katılması gerekir. HSYK'nın Hükumetin emrine girdiği yolundaki yayınların, şimdilik

erken söylem olduğunu düşünüyorum.

HSYK'nın yapısı 6087 sayılı kanun ile değiştirilmiştir.

Buna göre 22 üyenin 1'i Adalet Bakanı, 1'i Müşteşarı sayarsak; 7'si ilk derece Adli Yargı

hakim ve savcılardan, 3'ü ilk derece İdari yargı hakim ve savcılarından, 3'ü Yargıtay Genel

Kurulu'ndan, 2'si Danıştay Genel Kurulu'ndan, 1'i Türkiye Adalet Akademisi Genel

Kurulu'ndan, 4'ü C.Başkanı tarafından, öğretim üyeleri ve Baroların teklif ettiği avukatlar

arasından seçilecektir.

2010 yılında bu kanun yürürlüğe girdiğinde, AKP ile Pararlel Yapı arasında maraza

çıkmamıştı. Hükumet Fethullah Hizbi'ni kendi yapısı içinde görüyordu. Şimdi şartlar

değişmiştir. Seçimleri kazandık, Paralel Yapıyı alt ettik diye naralar atıldıysa da bu

yanıltıcıdır.

Hükumet durumu irdeledikten sonra Anayasa'yı değiştirmek yolu dahil, HSYK'yi kayıtsız

şartsız denetimi altına almak için yeni hamleler arayışına girecektir..

Şimdilik seçilenlerle koalisyon görüşmeleri tüm hızıyla sürecektir.

Gerisini bekleyip göreceğiz! Türk Yargısının hakim ve savcılarının herkesi yanıltacağını

umuyor ve bekliyoruz!

Sağlıcakla kalın... 
 
Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, Bursa 22.10.14



14 Ekim 2014 Salı

YARGI KAZANMIŞ


 

HSYK seçimlerinde kazanan yargı olmuş!

Bunun Türkçesi paralel yapıya bağlı hakim ve savcı adaylar hSYK seçiminde

başarılı olamamış. Kim başarılı olmuş?

Hükumetin destek verdiği YBP, Yargıda Birlik Platformu üyesi adaylar.

HSYK'ya seçilmişler. Adalet Bakanı mutlu, Başbakan mutlu, Cumhurbaşkanı

mutlu! Ağıza birliği ile kazanan Yargı oldu diyorlar!

Bir başka deyimle HSYK 'paralel yapıdan' kurtuldu, Hükumetin 'güdümüne'

girdi! Şimdi Yargı kazanmış mı oluyor? Ha kırk satır olmuş, ha kırk katır!

Farkı nedir?

Olan 'yargı bağımsızlığına', 'hukukun üstünlüğüne', ' kuvvetler ayrılığına' olmuştur.

Yargı yolsuzluk dosyalarını açamayacaktır!

Yolsuzluklar cezasız kalacaktır!

Yargıya güven aşındıkça aşınacaktır!

Yolsuzluklara el atacak savcı ve hakimler oradan oraya sürülecektir.

Deniz Feneri dosyasındaki gibi, iftiralarla sürüm sürüm süründürülecektir.

Şimdi kazanan Bağımsız Türk Yargısı mı olmuştur?

Seyyanen bin yüz elli beş TL'lik maaş zammı da seçimi kazandıktan sonra

gündeme girmiştir! Geçim için zorunlu, ama hakim ve savcıları küçük düşürücü bir

tavırdır. Görünen hükümetin Yargıya çarpık bakışının bir yansımasıdır..

Yargı dediğin hükumete ayak bağı değil, dilediği kararları veren bir kurum olarak

nitelenmektedir..

Tut kelin perçeminden!

****

PKK militanları, 37 ilimizi savaş alanına çevirmiş! 1419 olay çıkarmış!

2039 binayı yakarak hasara uğratmış! Kaymakamlık, emniyet, belediye binaları,

kamu hizmet binaları, kitaplıklar, dersaneler ve esnafın ekmek tekneleri saldırıya

uğramış! Binalar, mağazalar yağmalanmış!..

Üstüne üstlük 212'yi aşkın okulu yakmışlar!

Dertleri neymiş? Kobani'ye IŞİD militanları saldırmış! Türkiye askerini yollayıp

İŞİD saldırısını önlememiş!

Kobani, Büyük Kürdistan'ın batıdaki bölümünün merkezi olacakmış!

IŞİD saldırısından, burayıTürk askeri korumalıymış! Breh! Breh!..

Öfkeleri bunaymış! Yerseniz!..

Bu bir kalkışmadır..

IŞİD saldırısı ile şehit edilen polislerin ne ilgisi var?

Hayatını kaybeden kırkı aşkın yurttaşımızın ne günahı var?

Mesele o değil! Ülkeye zarar vermeyi marifet biliyorlar!

O kadar kahramanlar ki, Kobani'yi Türk askerinin korumasını istiyorlar!

Yiğitsen git Kobani'yi koru! Orada adam gibi savaş! Nerede o yürek?

Molotof kokteyli atmak, yakıp yıkmak, yağmalamak yürek istemiyor! Ama

savaşmak mertlik, cesaret ve yürek ister! Pusu atmaya, mayın döşemeye, arkadan

vurmaya benzemez savaşmak! Caka sattırmazlar adama!

Sebep Kobani imiş! Hadi canım sende!

Varsa yiğitliğini Kobani'de IŞİD'e karşı göster!

Bu isyandır! Kalkışmadır. Olaya bu gözle bakılmalıdır.

Meydanlarda kardeşlik, birlik - beraberlik nutku atmak kolaydır!

Bunu sağlamak yürek ister!..Sokağa dökülün dersen, başına büyük iş açarsın!

Demokrasi, özgürlük ucuz şeyler değildir! Bedeli kandır!..

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 14.10.14, Bursa

11 Ekim 2014 Cumartesi

ORTA DOĞU SATRANCI


 
Orta doğu'da bir satranç oynanıyor.

Kimin eli, kimin cebinde belli değil!

Şah kim, vezir kim, piyon hangisi? Birbirine karışmış!

Bu oyunda piyondan vezir olur, ama vezirden şah olduğu görülmemiştir.

Petrol denilen nesnenin varlığı anlaşılmakla, emperyalizmin-küresel güçlerin

elleri Orta Doğu'dan çıkmaz olmuştur. Bilinen petrol yataklarına göre cetvelle ülke sınırları

çizilmiştir. Bununla yetinilmemiş, yapay devletlerin koruyucuları, hakimleri oluşmuştur.

Demokrasi denilen mucize buraya girememiştir. Girenler de küresel güçlere hizmet

ettiği kadar yaşatılmıştır...

Küresel güçler yine karıştırıyor! Yine kan, ölüm, göç, zulüm, ümitsizlik sardı!.

Kepçe IŞİD denilen ucubedir. Kepçenin sapı ABD'nin ve yandaşı küresel güçlerin elinde.

Eski kepçe Kürtler'di. Derde deva olamadılar. Kendi heveslerine kapıldılar.

Yerine mezhepçi IŞİD çileri koydular. Kanlı elleriyle Irak'ın ve Suriye'nin gerekli

yerlerini; başka din ve mezheplerden yalıttılar. Sürdüler, kestiler, soydular, yaktılar, yıktılar!

Amaç emperyalizmin güdümünde, yapay bir devlet oluşturmak. Petrolün üstüne oturacak,

petrolün batıya akmasını sağlayacak bir güç! Hem de batıya üs olacak!

BOP ya da GOP adlı projenin gereği buydu.. GOP'un 'Eşbaşkanıyız!' diye kabaran

kişi, vezirden şah oldu! Ayağı suya erdi mi bilemem? Ama Arap dransözlerine taş çıkartan

kıvraklıkla kıvırtmaya başladı!..

Küresel güçler bizim derenin taşları ile bizim derenin kuşlarını; bize vurdurtmanın

hevesindeler! IŞİD denilen ucube, işlevini bitirmiştir! Gerekli ayıklama, yalıtım sağlanmıştır.

Artık temizlenmesi gereken IŞİD'dir! Şimdi ABD ve yandaşları, bizim askerin gidip bunları

temizlemesini istiyorlar! Bizi yönettiğini sananlar da buna çoktan hevesliler. Henüz halktan

yüz bulamadılar. Bizi ikna için PKK terörünü kullanıyorlar. Kamuoyunu asker yollamaya hazırlıyorlar! Hepsi kayıkçı kavgası bunların!..

Eski bir Yemen Türküsü düştü aklıma: Yemen yolu çukurdandır / Karavanası

bakırdandır/ Zenginimiz bedel verir / Askerimiz fakirdendir../ Yüz yıllardır düzen değişmemiş! Bedelli Askerlik yasası yine ufukta! Zenginimiz bedel verecek, fakirlerin

evlatları, tezkere peşinde, yaban ellerde can vermeye gidecek!!..

Bu kör saltanat böyle sürer gider mi?

Din iman yüklemesiyle, körlemesine oy verme sürer gider mi?

Günahı işleyenlerle, sebep olanların, çanak tutanların aynı cezayı göreceklerini

Müslümanlar ne zaman öğrenecek?

Bakın Mustafa Kemal “..Bir gün, cihan harbinden sonra Ortadoğu'da kurulan

suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz

Cumhuriyetin yöneticileri, bu halkların yanında DEĞİL, EMPERYALİST

GÜÇLERİN YANINDA YER ALIRLARSA, aynı akibete kendileri de

uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı'nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı,

onların da hakkından gelecektir..” demiş! Neredeyse yüz yıl önce!..

Bu öngörüye şapka çıkarılır!

Anlaşılan Orta Doğu halklarının uyanması için biraz daha canları yanacak!

Bir de bizim bilinci körelmişlerin cehennemi ucundan accık yaşaması gerekecek!

Kötü ve acımasız biniciyi at bile sırtında tutmaz! Kaç kez düşürmedi mi?

Atla insanın farkı vardır değil mi?..

Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com.,11.10.14, Bursa

1 Ekim 2014 Çarşamba

ESAS OĞLAN


 

Sinema filmi görmediğim,1950'li yılların başlarıydı..

Fındıkpınar'da (Mersin) o yıllarda elektrik vardı! Geceleri kasaba elektrikle

aydınlanırdı. Açık hava sineması da vardı. Bizim Yayla biraz daha yukarıdaydı. Gelip

film seyretmek bize lükstü!. Kasabanın çocukları, Yaylamıza çıkar gelirlerdi.

Gördükleri filimleri (!) ballandırarak anlatırlardı!..

Filmde bir esas oğlan olurmuş! O herkesten yakışıklı, güçlü ve şanslıymış! Rejisör onu tutarmış! En güzel kız, sonunda onun olurmuş! En kahraman, en cesur oymuş! Film böyle sürer gidermiş!..

Şimdi siyasetin esas oğlanı, filmlerin esas oğlanlarını solladı! Top benim, saha

benim, formalar da benim! Kimi istersem onu oynatırım! Golleri ben atarım! Mızıkçılık edeni oyundan atar, başkasını oynatırım! Diyormuş!..

Baş şamar oğlanı ne desin? Sen bilirsin, senin bildiğin doğru, dediğin dediktir!

Deyip boynunu bükmüş! Topunu, formanı de al git diyecek hali yok ya!

İçeriye baş şamaroğlanı, dışarıya da esasoğlan bakacakmış!

Uluslar arası gaflar, vecizeler, keskin ve ani viraj alma sesleri ortalığı kasıp kavuracak besbelli! Bir dediği bir dediğini tutmayan, söylediklerini unutup tersini savunan biri için; dışarısı bayağı şenlikli geçecek anlaşılan!..

'Dünya beşten büyüktür! Esas oğlan herkesten büyüktür!'..

En büyüklerin gafı da büyük olur! Allah saklasın!

***

Bugün 1 Ekim, Dünya çocuklar günü!

Dünya 1959 yılında imzalamış bu anlaşmayı!

'Çocuklar çocukluklarını, çocuk gibi yaşasın' diye umarak..

Aradan geçen 55 senede bu amaca varılabilmiş mi?

Savaşlar, krizler önce çocukları vuruyor! Ortadoğu çocuklar için cehennem!

Ya bizde çocuklar iyi mi?

Kurtarabildiklerimiz okullarda.. Hala araba camı silenler, dilenenler, çocuk

gelinler var! Ölüm var, işkence var, uyuşturcu var! Aile baskısı var!. Suça bulaşan

çocuklar var! Ablalarını infaz eden tetikçiler var!..

Eğitimi 4+4+4 diye bölük pörçük ettiler!

Öğrenim birliği yasası yerle bir oldu.

Artık kindar ve dindar nesiller yetiştirecekler. Esasoğlan'a oy versinler diye!

İkinci dörtten sonra kızlarımız başlarını örtecekler! Sokakta, evde, işte, eğlencede

öyle olacak! Şimdilik 'başı açık' ibaresi kaldırıldı. Yarın okul, aile,sokak, mahalle,

siyaset baskısıyle herkes örtünecek! Sadece Esasoğlana oy versinler diye!

Artık seçmen de onun!

***

Halkın parasıyla, Ata'nın tarlasına, bağının üstüne sarayını da kondurmuş!

Artık kim tutar Esasoğlanı!

Baba Erenlere, bundan sonra ne olur demişler.

Hiiç! Demiş!

Film biter, esas oğlan, baş şamar oğlanı, şamar oğlanları filan hiç olur gider!..

O saate kadar safları bozmayın!

Kurban Bayramı geldi.

İnsanlığın bilinçlendiği ilk günlerden beri kurban rüsumu vardır.

Bu Müslümanların Allah'a kurbanı, ailesine, çocuklarına ve yoksullara yardımıdır.

Ne demiş garip? Allah için kurban, can için sızgıç! Kutlu olsun.

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 01.10.14, Bursa

22 Eylül 2014 Pazartesi

IŞİD KÖŞESİ


 

IŞİD yangını sürüyor!

Altlarında bilmem ne marka binlerce kamyonet!

Üstlerinde gelişmiş silahlar monte edilmiş!

Irak ve Suriye'de harmanlıyorlar!

Kime karşı? Silahsız halka karşı!

Hafif silahlı yerel milislere karşı!

Para dertleri yok! Herkesi soyuyorlar! Bankaları soyuyorlar.

İnsanları öldürüyorlar. Müslüman tapınaklarını yıkıyorlar!

Cephane dertleri yok! Yakıt dertleri yok!

Hesap soran yok!

Taşları bağlayıp itleri kim saldı yazıya? Cevap yok!

Kimse IŞİD'in doğumuna tanık olmamış! Hüday-ı nabit de değil!

Bunlardan kim yarar umuyorsa, babası-anası onlardır! Petrol bölgesini

elinin altında tutmaya kim hevesleniyorsa; silahlandırıp piyasaya sürenler

onlardır! Lojistik destek, iletişim sağlayan, bilgi aktaran da onlardır..

Hani şu Bağdadi denilen IŞİD'in başı, 'sözde halife' yıllardar ABD

elinde değil miydi? Meşhur Esir Adası'da eğitmemişler miydi?

Para, pul, silah, cesaret, bilgi, iletişim sağlanıp zenginlik ümidiyle

yazıya salınmamış mıydı?

Yakınlarda, bir ABD hava saldırısında, yanlışlıkla öldürülmemiş miydi?

Siz anladınız onu!..

Yedeği bizdeydi. Ölümden korunmuştu!

' Sakla samanı, gelir zamanı demiş' atalar!

Zamanı geldi! Onu verdik! Aldık 49 rehine yurttaşımızı!

Türkiye sevincinden bayram etti!..

Birilerinin ' operasyon, takas-makas' diye gevelediği şey odur!

O birilerinin artık susması gerekir!

İşi kotaranlar konuşsun! Onlar diplomattır! Diplomasi dili kullanırlar!

Devletin dili diplomasidir..

Kenara konulmayı kendisi istedi! Çok istedi! Buldu!..

Artık sus! Açılışlar yap! Okulları ziyaret et! Sergileri gez! Gelişmiş

sanat ve kültür hazinenden kamuoyunu nasiplendir.. Devleti devlet adamları yönetsin! Onlar konuşsun!

Hırsınla ters köşeye yattın! Kal orada...

Üzülme! IŞID işinde de ters köşeye yatanlar oldu! ABD, İngiltere, İsrail,

Fransa, hatta Almanya ters köşelere yatanlar!

Almanya Kürtleri kaşımaya çalışıyor.

Onun da ters köşeye yatacağı günler yakındır!

Kuzey Irak Küçük Türkiye olmuş....

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 22.09.14, Bursa

16 Eylül 2014 Salı

OKULLARI AÇTIK


 

16.000.000' u aşkın çocuğu dün okullarına yolladık!

Okula yollayamadıklarımız oldu. Okulları yakılmışlar da vardı.

Ortaokuldan sonrası bir resmi rezaletti!

Veli ister, çocuk Hanya'ya gitsin, devlet yollar Konya'ya gitsin!

Sayın Cumhurbaşkanı İmam Hatip Lisesi mezunu imiş. Bütün okulları imam

hatip yapma hevesine kapılmış; 'kindar ve dindar' yurttaşlar yetiştirecekmiş!

Kafa oralarda takılı kalmış besbelli! O zamandan beri yarım asır geçti ayol!

Dünyada ilim, irfan, teknoloji, bilim çarkı, yılda en azından bir tur dönyor! Çağdaş

dünya, batı dünyası üstümüze kaç tur bindirdi kim bilir?..

Biz hala bir yerlere takılmış debeleniyoruz!..

Toplum dindar olmalıymış! Dindarlık bireyin işidir! Zati'dir! Kitap'dan, sünnetten,

toplumdan; bilimden, irfandan alabildikleridir.. Allah kainata sığmaz ama bir garip

ademin gönlüne sığar! İşin şifresi buradadır. Gerisi dünya işidir..

Başka? Dürüstlüktür. Paylaşımdır. Yardımlaşmadır. Yetimin, yoksulun hakkını

gözetmektir. Allaha teslim olmaktır. Sevgidir, saygıdır.. Şeksiz, gösterişsiz, riyasız

ibadettir! Tanrıya şükürdür!.İbadet yeri, her yerdir! Önce müminin kalbidir. Gönülden

yapılan ibadet; kişinin, Allah'la buluşmasıdır.. Ötesi yok!...

Böyle bir müslümanın kalbinde kindarlığa yer kalır mı? Hem kindarlık dünya işidir!.

On sekiz yaş altı, on altı milyon gencimiz okullarına döndü! Sekiz yüz bini aşkın öğretmeniyle buluştu!.. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirme işine döndüler!

Döndüler dedim de, bu iş bu kadar kolay mı?

Müslüman dünyasına bakın bir!

             Önce Araplara bakın!

             Petrol olmasaydı su, deve sütü, hurma için birbirbirlerini kıracaklardı! Denklemden

petrolü çıkarın, geriye bunlar kalır! Bin beş yüz yılı boşa geçirmişler!

Bağnazlık, dar kafalılık, günah işleme korkusu, softalık; ilim, irfan ve vicdanların özgürlüğüne pes ettirmiş!. Müslüman dünyası on asırdan beri İbn-i Haldun gibi bir

sosyolog çıkarabilmiş mi? Bir Razi, El Cebra türetebilmiş mi? İbn-i Sina gibi bir

öğretmen-hekim çıkarabilmiş midir? İkinci bir İbn-i Rüşt'e rastladınız mı? Uzaya kaç

hilal işaretli uydu yolladılar?

Okulları açmasına açtık! Çocukları, öğretmenlerle buluşturduk!

Hiç düşündünüz mü? Bin yıl önce çıkardığımız dehaların soyu mu tükendi?

Şimdi niye ortaya çıkmazlar? Niye herşeyi ' batı toplumlarından' bekler olduk?

Bu sonuçtaki günahınızı hiç düşündünüz mü?

Niye iyileştirmeyi düşünmezsiniz? Özgür düşüncenin kapılarını tıkarsınız?

Millet adına yönetmek varken, efendiler hesabına yönetmek daha mı kolaydır?

Azından iktidara gelmek ve tutunmak daha kolaydır!

Hani bir 'çağdaş uygarlık düzeyini aşma emelimiz' vardı. Aşacak mıyız?

Gençlerimiz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür insanlar olacaklar mı? Yoksa

akıllarını şeriat devleti, kindar-dindar nesiller batağında bozacaklar mı?

Neden mi sordum?

Bakın İslam Dünyası'na!

Var mı ' burnundan öpülecek' harika bir ülke?

Un var, yağ var! Niye helva olmuyor?

Herkes kendine sorsun! Birbirine sorsun! Günahını önüne koysun! Düşünsün!

Kibirinden burnundan kıl aldırmayanlar da sorsun! Yüzleşsin!

Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 16.9.14, Bursa

hasipozturk@hotmail.com

8 Eylül 2014 Pazartesi

CHP KURULTAYI


 

CHP'nin zorunlu ve zoraki Kurultayı bitti!

Önce Genel Başkanlık seçimi oldu. Sayın Muharrem İnce adaylardan birisi,

Sayın Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da ötekisiydi..

C.B. Seçimi başarısız olunca, Sayın K. Kılıçdaroğlu risk aldı. Sayın Muharrem

İnce kısbetin kasnağına yapışıp Kılıçdaroğlu'nu er meydanına çekti! 415 oy topladı.

Sayın Genel Başkan K.Kılıçdaroğlu yerini korudu. Ama delegeler ' dikkatli ol!' diye

sarstılar. Genel Başkanı korudular! Sayın Muharrem İnce'yi de yitirmediler!..

Öte yandan Parti Meclisi kadrolarında esaslı bir değişim yaşandı.

Yeni ve göreceli genç bir kadro parti meclisine girdi. Ağırlıklı olarak Genel Başkanın

listesi seçildi. Listede Sayın Muharrem İnce'nin öngördüğü üyeler de vardı. Listeyi, delegenin desteğiyle delenler de oldu. Bir uzlaşma listesi denebilir.

.....

Düzgün, seviyeli bir Kurultay yaşandı. Parti içi demokrasinin 'etkili bir örneği'

gösterildi. Tek tehdit 'elitistlerin, rakı masasında' siyaset üretenlerden CHP'den

temizleneceği yolundaydı. Kastını aşan bir sözdü. Sayın K.Kılıçdaroğlu'na imza veren

dokuz yüz delegenin, yüz yetmişi, oyunu esirgedi. Biraz bu tehditlerden, birazı da zoraki

imza verdiğinden ötürü .. Ayrıca CHP'de rakı masası başında siyaset yapılmaz!

Birinci elden cevabı verildi...

Sayın M.İnce, seçim sonucunu saygıyla ve olgunlukla karşıladı. ' Bir saat öncesinde,

Sayın K. Kılıçdaroğlu rakibimdi, şimdi Genel Başkanım!' diyerek sonucu kabullendi...

....

Ben 'sağcı değilim' diyen Bekaroğlu parti meclisine, bilim kurulundan girdi!

Belli ki, Sayın G.Başkan'bu kişiden keramet ummaktadır. Bir kitle partisi, sağdan

da, soldan da oy ister. Kitle partisi olmanın gereği budur. Sayın Bekaroğlu'nun sözleri de

ilgi çekicidir! Türkiye'de sağ seçmen CHP'ye oy vermez! 'Kodları' farklıdır. Sağ kesim

'din ve inanç' kodlarına' göre oy verir. 'Özgürlük ve demokrasi etkili değildir!' dedi!

Dinciliğin vardığı noktayı, sağ siyasetçilerin niçin din ve inanç sömürüsü yaptığını

veciz biçimde ortaya koymuş oldu. Bunu da not etmek gerekir!..

...

Sayın M. İnce uyardı. '2015 yılında yapılacak genel seçimde AKP %45'in üzerinde

oy alırsa, 367 sınırını aşar, Anayasa'yı tek başına değiştirir ve başkanlık sistemine geçer!

Artık CHP'nin başına kimin geçeceğinin önemi kalmaz!' diye uyardı.

Bunu da not etmeli!..

....

Usulen Parti Tüzüğünde bazı değişiklikler yapıldı..

Parti Meclisini, TBMM'ne girmenin aracı sayanlar, burayı zorladılar! Delegeler

'ön seçimin' adaylığın tek yolu olduğunda direttiler. Yakın bir zamanda daha kapsamlı

bir tüzük kurultayı beklenir! Genel Başkan 'çalışan adam' istiyorsa, bu kapıyı açmalıdır.

...

Bu arada Nato görüşmeleri gözden ırak kaldı..

Asıl konu 'IŞİD' belasının nasıl def edileceği idi! IŞİD'e yol veren Batı, miadının

dolduğuna, çöpe atılmasına karar verdi. Irak ve Suriye topraklarında, mezhepsel arıtma,

yalıtım sağlanmıştır. 'Sünni' müslümanlara yer açılmıştır!. Petrolü koruma çemberi

oluşturulmuştur. Artık taşeron IŞİD'e ihtiyaç kalmamıştır. Acilen temizlenecektir!

Sayın R.T.E. bir kez olsun, bunlara 'terörist' diyememişti.

Obama 'açmazını' iyi kullandı. 'İti öldürene sürütürler! Türk Atasözü gereğince, işi

Türkiye'ye yıkıyor! Sayın RTE, vereceğiniz silahlar, bizim 'açılımı vurur' diyebildi!

Bir Türk Atasözü 'El atıyla gerdek odasına gidilmez! Pahalıya gelir!' demiştir...

Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 08.09.2014, Bursa

2 Eylül 2014 Salı

YAĞDANLIKLAR


        

Yağdanlık olmak, dünyanın en eski mesleklerinden biridir.

Bu mesleğe 'g. yalayıcılığı' da denilir. Herkesin harcı değildir. Başaranlara

parlak ve verimli bir gelecek sağlar!...

Bizde eskiden 'deve g. yağlayıcılığı' mesleği varmış. Deve kervanları

yolu üstünde, kervansaraylarda iş görürlermiş. Bir yanda nalbant, yanında

deve g. yağlayıcısı bulunurmuş. Sinekler, üvezler, devenin nazik yerlerini

ısırıp taciz etmesin diye, buraları ziftle yağlanırmış.. Şimdiki 'oto lastik tamiri,

oto yağcıları' esnafının işlevini görürlermiş.

Padişahlar, yanlarında 'nedim' dedikleri, ağzı laf yapan, boş boğaz kişiler

bulundururlarmış. Onların latifeleri, şaklabanlıkları ile öfkesini bastırır, işini

sakın ve ölçülü görürmüş!. Nedim arada bir gururunu da yağlarmış!

İncili Çavuş, bu nedimlerin tanınmış örneklerinden biridir.

Padişah, İncili'ye ' Özürü kabahatinden büyük' olmak nasıl bir şeydir

diye sormuş. İncili 'Yeri gelince söylerim Sultanım!' demiş. Bir gün

Padişah önde, İncili ardında Sarayın koridorunda arşınlarken, İncili Padişahın

ardına bir parmak atmış!..Padişah öfkeyle 'Bre ne edersin densiz?' diye

bağırmış. İncili 'Kusura bakma Sultanım, sizi Hanım Sultan sandım!'

diye özür dilemiş!.. Padişah öfkeden boğularak 'Cellad!' diye haykırınca;

İncili Çavuş, 'Özürü, kabahatinden büyük budur Sultanım!' diye hatırlat-

mış. Padişah sorusunun yanıtını almış ve sakinleşmiş. İncili kelleyi kurtarmış!

'Cesur Yürek' filminde İskoçlar, İngilizleri kızdırmak için ardlarını soyup

gösteriyorlardı. Bunun anlamı ' Kıçımı yalarsın!' demekmiş! Avrupa kültürün-

de yağdanlıklar 'g. yalayıcı' olarak nitelenmiştir..

Aşağıdaki anekdot canlı bir örnektir. Seksenli yılların ortasında, İngiliz

İTV televizyonunda bir eğlence proğramının ortasında yayın kesilir, bir 'Son

Dakika' haberi verilir. “Sayın seyirciler, biraz önce St. Anns Hastanesinden

aldığımız habere göre Prens Charles başarılı bir ameliyat geçirdi. Başhekim

Richard Johnston’un verdiği bilgiye göre, 2 saat 45 dakika süren operasyon

sonucunda, Sir Alaistair’i n dili Prens Charlesın makatından çıkarıldı. Prens iki

gün sonra taburcu edilecek…” haberini okur!

Yapılan açıklamada, Sir A.B.'nin 'konuşma yeteneğini yitirdiği..' ama

sağlığının iyi olduğu bildirilir. Sir A.B, Saray muhabirliği de yapmış bir gazete-

cidir. Prens'in makatını yalarken, dilini g. kaçırmış ve kesilerek çıkarılmış!'

yolunda bir şaka haberdir! Yağdanlıkta ölçüyü kaçırdığının uyarısıdır!..

Son derece soğuk ve ciddi bilinen İngiliz'in son derece de şakacı olduğuna

bir örnektir. İngilizlerin eleştiri tarzını da yansıtır. Prens veya Sir A.B. Kanaldan

davacı olmamışlar. Ne kanal yayına kapatılmış ne de ceza kesilmiştir!

Bizde böyle şeyler olmaz! Olsaydı yağdanlıklar sütunlar dolusu ihbarda

bulunurdu! Kanala okkalı bir Rtük cezası gelirdi, belki kanal yayına kapa-

tılırdı. Prens tombul tazminat davaları açardı. Üstüne bir de ' bu savcılar

ne iş yapar?' diye sorardı. Allahtan bizde böyle 'yağdanlıklar' olmaz!

Böyle prensler de yoktur! Allah bizi esirgemiş!!

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, 02.09.14

27 Ağustos 2014 Çarşamba

KURULTAYA GİDER İKEN...


 

Şu sıra CHP'nin kurultaya gitmesi zorunlu muydu?

Gündem Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Sayın Muharrem İnce'nin adaylığı

çevresinde döneniyor!.

Cumhurbaşkanı seçilen Sayın R.T.Erdoğan Başbakanlık koltuğunu işgal

etmeyi sürdürüyor. Milletvekilliğinin dokunulmazlığını sürdürüyor. AK Partinin

Genel Başkanlığını sürdürüyor. Bir kafada üç şapka taşıyor!

Başbakanlığa bağlı, Resmi Gazete Yönetimi'nin Cumhurbaşkanlığı seçim sonucunu

yayınlamasını engelliyor. Yani görevini kötüye kullanıyor. Toplumda böyle bir algı

oluşturarak yaptıklarına meşruluk kazandırmaya çalışıyor.

Parti üzerindeki Genel Başkanlık etkisini kullanıp başbakan adayı belirliyor!

Bir yandan, Cumhurbaşkanı yeminini uluslar arası bir gösteri haline getirmek

için çabalıyor. Şu kadar devlet başkanı, şu kadar başbakan, şu kadar bakanla

temsil edilecek ülkeleri sayıp döküyor; Tv.ler, gazeteler!

Yasaları hiçe saymak, Anayasa hükümlerini işlemez hale getirmek gündemde

düşürülmüyor! Cumhurbaşkanı seçilmemiş de, 'başkan, hükümdar' seçilmişliği

gösterişi yapılıyor! Uluslar arası bir gösterişe çevriliyor!

Bunların hiçbirisi günlerder gündemde değil!

Varsa, yoksa CHP'nin 'zoraki kurultaya' gündemi meşgul ediyor!

Bu açık açık gündem değiştirmektir.

AKP'in içinde dönenleri, başbakan belirlenmesini, 'kardeşe atılan kazığı';

yasaların paspas edilmesini gözlerden gizliyor.

Kurultay gündemdedir!

Kurultay'dan CHP'nin bölünmesi, muhaliflerin tasfiyesi, yeni küskünlüklerin

doğmasını; CHP'nin güç kaybetmesini umanlar vardır..

Bir kısım CHP'liler, aculca kazan kaldırdı!

CHP yönetiminin başarısızlığına hükmettiler!

En başta 'çatı adayı seçimini' başarısızlık saydılar!

Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'nu yerden yere vurdular. Seçmenlerin sandık

başına 'tıpış tıpış' gitmesini engellediler! Bir çoğu oyunu vermedi. Sonuçtan

mutsuz (!) olup kurultay istediler!

Bu ne perhiz, bu ne turşu yemeği?

İşi gücü bıraktık! Kurultay hesaplarına daldık!

Zamansız bir siyasi eylem bu! 2015'in ilk altı ayı içinde bir 'baskın seçim'

bekleniyor! Kadroları değiştirdik diyelim. Bu kadar kısa süre içinde mucize mi

yaratacak yeni gelenler? Siyaset boşluk affetmez! AKP'ye 367'yi sağlayacak bir

seçim sonucunu daha, peşinen hediye edecekler! Gelsin başkanlık sistemi!

Gelsin şeriat devleti!..

Sahi kim kimin değirmenine su taşıyor?

Bilerek ya da saflıkla veya öfkeyle kim kime hizmet ediyor?

Parti disiplini, önce partinin aldığı karara uymayı gerektirir. Sonra sandık

başına gidip oyunu verir! Sonra eleştirir, hatta kurultay istenir! Böyle öğrendik!

Böyle yaşadık, böyle biliriz!

Tavşanı kaçırıp ardından tazıyı salmak, hüner değildir.

Siyaset hiç değildir..

Garip işler! CHP''yi, AKP'nin çıkarına göre tanzim mi ediyorlar?

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, Bursa 26.8.14

18 Ağustos 2014 Pazartesi

UÇ DESEN..


 
Cumhurbaşkanı ' ne zaman seçilmiş' sayılır?
Anayasa'nın 101.nci mkaddesi 'halk tarafından seçilir.' diyor. Son fıkrası da
'Cumhurbaşkanı seçilenin varsa partisiyle ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeliği sona erer.' demektedir.
6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçim Kanunu'nun 18.nci maddesi 1.ci fıkrası '..tutanak-
ların içeriği ile seçim sonuçlarının birleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar YSK tarafından
belirlenir.', 2.nci fıkrası ise 'Yüksek Seçim Kurulu, il seçim kurullarından gelen sonuçları birleştirerek ilân eder.' demektedir.
Cumhurbaşkanı seçilenin, seçildiği an hangi zamandır?
Anılan yasanın '20.nci maddesi, 1. fıkrası ' Cumhurbaşkanı seçiminin kesin sonuçları, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Makamına bildirilir, kamuoyuna ilân edilir ve Resmî Gazetede yayımlanır. 2. fıkrası da ' Seçilen Cumhurbaşkanı adına, Yüksek Seçim Kurulu tarafından Cumhurbaşkanı seçildiğine dair bir tutanak düzenlenir.' demektedir.
İmdi, soruyu bir kez daha yineleyelim, Cumhurbaşkanı ne zaman seçilmiş sayılır?
Çünkü, Cumhurbaşkanı seçilenin partisiyle ilişiği kesilir!
Seçilmiş sayıldığı anda TBMM üyeliği düşer!
Üyelik düşünce, başbakanlık görevi de sona erer! Bunları Anayasa hükmü
söylüyor.
Kanımca ' seçilmiş sayıldığı an, seçim sonucunun ilan edildiği' andır.
Kesin sonuçların TBMM Başkanlığına bildirilmesi, Resmi Gazetede yayınlanması,
Cumhurbaşkanına bildirilmesi, seçilene bir 'tutanak' düzenlenmesi gibi işlemler
kurucu değil, tamamlayıcı işlemlerdir.
Sayın Recap Tayyip Erdoğan, şu anda sadece ' seçilmiş cumhurbaşkanı'dır.
Milletvekili değildir. Milletvekili dokunulmazlığı kalkmıştır!
AKP'nin Genel Başkanlığı ve parti üyeliği sona ermiştir.
Başbakanlık sıfatı kalkmıştır.
Başbakanlık yetkileri kullanması, atamalar yapması, tasarrufta bulunması
hukuka aykırıdır. Hakkı olmayan yetki kullanımıdır.
17.08.2014 günlü R.Gazetede yayınlanan atama kararları ' keenlemyekundur'.
Hiç yapılmamış gibi bir sonuç doğurur.
Sayın Cumhurbaşkanı A. Gül, Sayın R.T.Erdoğan yerine bir başbakanı
geçici olarak ya da vekaleten atamalıydı.
Resmi gazetede seçimi kazananın ilanı, C.Başkanı seçilenin TBMM 'de
and içmesi vs. göreve başlamanın merasimidir.
'Ben teamül meamül tanımam!' diyesi. Teamül devletlerin belirli durumlarda
nasıl hareket edilmesi gerektiğini gösteren, yazılı olmayan kurallarıdır. Sırf bu
işleri izleyen ve uyaran bir Protokol Genel Müdürlüğü vardır..
'Adalet mülkün temelidir.' derken, kast edilen devlet düzeni ve devletin devamlılığıdır. Yoksa apartman dairesinin, ya da villanın tapusu değildir!..
Toplumlar hukukla vardır. Hukukla sürerler. Hukuku tanımayan 'asi' olur.
Sokaktaki garip ozan bile bunu bilir. Hukuku tanımayanlara ' ..eşkiya dünyaya
hükümdar olmaz!' diye türkü yakmışlar. Yüzyıllar ötesinden söylenir gelir.
Hukuk devletinde 'uç' denilince uçulur! 'Koş' denilince koşulur!
Belirsizlik yoktur, keyfilik yoktur!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

11 Ağustos 2014 Pazartesi

KÖRFEZE BALİNA GİRDİ


 
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı seçildi.
Türk Milletine hayırlı uğurlu olsun! Azından yarısı istedi!..
Körfeze balina girdi. Açık denizlerin balığı körfezde ne eder? Nasıl manevra
yapar? Nasıl beslenir? Ne kadar dayanabilir? Nasıl korunur?..
Onun derdi hem başbakan, hem cumhurbaşkanı olmaktı. Yani başkan olmaktı.
Herşeyin başı olacak! Tek parti, tek karar merci olacak? Yani tek adam olacak!
Sonra ne olacak? Hiiç!..
...
Anayasa'da başkanlık öngörülmemiş. Herşeye karışan bir CB olacaktır.
Başbakan olacak kişinin sırtına binecek! Davul onun boynuna takılacak, sorumluluk başbakanın olacak, tokmak Sayın Erdoğan'da.. İstediği havadan tokmak vuracak, hesabı başbakan ödeyecek! Sürtüşmesiz, kavgasız, nizasız sürer mi? Sürmez!..
Rahmetli Özal da Sayın Akbulut'u kullanmak istemişti! Yürümedi!
Sayın Abdullah Gül razı gelir mi? Gelmez! O halde, 28 Ağustostan önce bir baskın
kurultay toplayıp yeni genel başkanı seçebilirler. Sayın Gül AKP 'den soyutlanır.
Anayasa'yı değiştirebilirler mi?
Tayyip'li iken değiştiremediler. Tayyipsiz daha da zordur!
Önümüzdeki günlerde AKP içinde önemli çekişmeler yaşanacaktır.
Yeni genel başkan demek yeni düzen demektir. Eski düzenin nimetlerini kepçele-
yenler nöbet değiştirecektir. Eskiler mutsuz, yeniler aç gözlü olacaktır. Yeni genel başkan
ister istemez kadrolaşacaktır. Kalıcı olmak isteyecektir. Kimi seçerlerse seçsinler, Sayın Abdullah Gül kadar yumuşak ve uyumlu olmayacaktır.
Haydi bre aslanlar! Meydan yiğitleri görsün!
...
Merak ettiğim, fazladan basılan oy puslaları ile kullanılmayan oy pusulalarının
bir sayımı yapıldı mı? Sandıklara 'sahte' oy pusulaları girdi mi? Evet mührü basılmış
çok sayıda oy puslası ile 7 kişininin göz altına alındığı, haberlere yansımıştı. Hepsi
bu kadar değildi zahir! Huylu huyundan, hırsız suyundan vazgeçmiyor anlaşılan!
Yüksek Seçim Kurulu, fazla basılan ve kullanılmayan oy pusulalarının
hesabını da yapıp kamuoyu ile paylaşacaktır umarım!..
...
Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu Türkiye'nin bir kazancıdır!.
Bütün olumsuzluklara, eşitsizliğe, maddi yetersizliğe, süre azlığına karşın, arslanlar
gibi çalıştı. El hak, başarılı da oldu sayılır!
CHP'nin solakları ile MHP'nin fanatikleri Sayın Ekmeleddin'e oy vermediler.
Ya Tayyip'e verdiler, ya da boş verdiler. Sandık başına gitmeyenler bir hayli çoktu.
30 mart seçimlerine göre beş milyon kişi kadar bunlar. Tayyip Erdoğan'ı CB. yaptılar! Onlara da hayırlı uğurlu olsun!
Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu'na katlanamayanlar, şimdi Sayın Tayyip Erdoğan'a
katlanacaklar!. Bu onların seçimi. Bağnazlık, ön yargılılık ve peşin hükümlülük hiç bir zaman çıkış yoluna ışık olmamıştır. İnsanlığın hayrına iş görmemiştir!..
Sağdaki on partinin sadece tabelelaları kalmış anlaşılan!
O tabelaları da kaldırsınlar! Görüntü kirliliği yaratmasınlar!..
CHP' de de bir fokurdama yaşanacaktır.
MHP'nin de devrini tamamladığı görülüyor!
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com, 11.08.14, Bursa

4 Ağustos 2014 Pazartesi

CEMAATİ BİZ YERLEŞTİRDİK!


     

AKP kurucularından Dengir M. Fırat partisinden istifa etmiş!

'Cemaat'i Emniyet'e, Askere ve MİT'e karşı biz yerleştirdik!' demiştir.

Sayın BB bunu reddetmiyor! Israrla 'paralel yapı' diyor. Paralel yapının

öteki yarısı kendisi ve yönetimindeki AKP'dir!

Günahlarını 'paralel yapı', 'darbe', 'ergenekon', 'balyoz' vb. diyerek 'Cemaat',

suç ortağının üstüne yığmaktadır!...

Onların atamasını, Pensilvanya'dan gelip F.Gülen mi yapmıştı? Yoo!

Sayın Dengir M.Fırat “ Cemaat'i Emniyet'e, Askere ve MİT'e biz yerleştirdik!

diyor. Ne için yerleştirmişler? Sayın BB'nin 'vesayet ' dediği devlete, millete,

ulusal yarara sahip çıkan anayasal kurumları etkisizleştirmek için yerleştirdiler!

El Hak başardılar!..

Herkesi dinlediler! Özel yaşama girdiler! Topladıkları belge ve bilgileri arşivde

biriktirdiler. Yetmedi sahtesini ürettiler! Devlet arşivine karıştırdılar. Tağyir ettiler!

Ardından ihbar ettiler!..Sayın BB, bu davaların savcılığına soyundu. Sonra bir şafak

vakti tutuklamalar başladı! Teğmenden, Genel Kurmay Başkanına kadar emekli ya da

görevdeki; yüzlerce subayı, assubayı, bürokratı, gazeteciyi sokaktaki adamı içeri tıktılar!

Özel yetkili mahkemelerde, özel yetkili yargıçlarla, özel yetkili savcılarla yargıladılar!

Duyulmadık ağır cezalarla cezalandırıldılar. Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin ' hak ihlali var'

kararı ile tutuklu, hükümlü kim varsa serbest bırakıldılar! Ömürleri gitti! İtibarları gitti! Rütbeleri gitti! Emeklilik hakları gitti! Ordunun doğal hiyerarşisi bozuldu!

MİT Başbakanlığa bağlandı. Dokunulamaz haklarla donatıldı. Devlet içinde devlet oldu.

Eskiden buna 'paralel yapı' derlerdi!..

Özel yetkili hakimler, savcılar oraya buraya dağıtıldı. Haklarında soruşturmalar başladı.

Mendiller kullanıldı, çöplüğe atıldı..!

Emniyet içine yerleştirilen unsurlar direniyor!

Tutuklamalar var. Soruşturmalar var! İstifa etsinler diye baskılar var!

Kullanılan her şey gibi atılacaklar!

Cemaat denilen hem var, hem yok örgüte 'Özür dileyin! Barışalım!' diyorlar.

Cemaat yönetimi 'He!' dese; 'Gördünüz mü? Bütün günah onların!' diyecekler.

İktidarın paraleli, bu dolmayı yutmadı! Kora kor pazarlıklar ve savaş sürüyor!..

Sınırsız imkan ve yetkilerle donatılan Emniyet birimleri herkesi dinlemişler! Gözle-

mişler! Bulguları kayıt altına almışlar! Bir muhalefet liderini, uçkurundan tutup safdışı

ettiler! Bazı muhalif milletvekillerinin yolları kesildi. Belden aşağıya vurdular!..'Sakla samanı, elir zamanı' diye arşivlerde tutuyorlar. Herkesin ve yakınlarının burada kaydı

belgesi, resmi, videosu, dinleme kayıtları saklanıyor. Gün gelir aşikar olur. Yasa çıkarıp yasak etmekle bunlar çözümlenmez!

'Sıfırlamalar' ile milyar avrolar gözden ırak edilebilir. Ayakkabı kutuları geri verilebilir!

'Ama hırsızlık, ahlaksızlık, işbirliği, çete halleri gün gelir ayaklara dolaşır. Atadığı paralel

adamlar 'montaj' diyebilir. Gün gelir, dürüst bilirkişiler tersini söyler!..

Gizlice sevişen aşikar doğurur!

Sayın Ekmelettin İhsanoğlu'ndan oyunu esirgeyenler de bu yapının destekçisidir.

Tudeh yanlıları da Humeyni'ye çanık tutmuştu! Humeyni iktidar olunca önce onları

astı meydanlarda! Yargılamaya bile gerek görmedi!

Neymiş, Sayın Ekmeleddin'i dayatmışlar! Yıllardır dayatılanları görmediniz mi?

Sayın BB ' nin adaylığı basbayağı dayatma değil mi? Kazara seçilirse, başkanlık adıyla

diktatörlüğü dayatmayacak mı?

Gözleri, izanları bu denli kapalı mı? Yoksa oruç bozmaya, papaz mı ararlar?

Zaman bahane üretme zamanı değil! Hele bir düze çıkalım!

Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com, Bursa, 4.8.14

23 Temmuz 2014 Çarşamba

GAZZE'DE YAS ALMAK


'Manav' denilen, Bizans döneminde Anadolu'ya yerleşen Türk soylu halkların
bir ' yas alma ' geleneği vardır. Köde düğün başlamadan önce, düğün alayı, camiden çıkınca; ölü çıkan eve uğrar!. Başsağlığı dilenir. Düğün için 'izin' istenir. Acısı için
ağlayan, davul dövdürülmesinden incinmesin diye yapılır. Buna yas almak denir...

Irak'ta, Suriye'de, Gazze'de kan gövdeyi götürüyor!.
Gazze'de İsrail'in kurbanları için Türkiye'de 3 günlük yas ilan edildi. Bayrakları
yarıya indirdik!.

Gazze şeridinde yaşayan Filistin halkı yıllardır 'abluka ' altında.İsrail denizden,
karadan ve havadan yardım girmesini engelliyor. Yiyecek, içecek, ilaç vs'nin geçmesine
aşırı zorluk çıkarıyor. Bu ambargoyu delmek için, yardım yüklü Mavi Marmara gemisinin başına gelenleri anımsıyoruz. Çaresiz Filistin halkı, Sina'da Mısır sınırında kilometrelerce tünel kazarak, ihtiyaçları buradan karşılamaya çalışıyordu..

Şimdi İsrail silahlı güçleri, birkaç füze atıldı diye, Gazze'yi havadan, karadan ve
denizden bombalıyor. Tünelleri yıkıyor. Kara harekatı ile Gazze'yi yerle bir ediyor..
Binlerce insan, dünyanın umursamaz bakışları önünde öldürülmüş ya da yaralanmıştır. Evleri, ekmek tekneleri, okulları, hastaneleri ve kamu hizmet yerleri yıkılmıştır.
Dünya, Gazze halkının yaşadığı bu zulme seyircidir.
Birleşmiş Milletler seyircidir. ABD'nin hayır dediğine evet diyemiyor. AB seyircidir.
Nato seyircidir. Daha ne kadar kurum varsa 'ahı, vah'ı geçmeyen kınamayla yasak savıyor!

Türk halkı, dün Yahudilerin Nazi Almanya'sında kıyılmasına karşıydı. Almanya'dan
kaçmaya zorlanan Yahudi bilim adamlarını çağırmıştı. Can güvenliği sağlamış ve iş vermiş idi. Monşer diye dalga geçilen dış temsilcilerimiz, canları bahasına, binlerce Museviyi
ölümden kurtarmıştı. Osmanlı, İspanya'da kıyıma uğrayan yüzbinlerce Sefardim Yahudisini, gemilerle Türkiye'ye getirmişti. Onlara yer göstermiş ve geçimlerini sağlayacak ortam yaratmıştı. Şimdi Ukrayna topraklarında, Hazar Devleti vardı. Halkı çoğunca Hazar ve Kabar Türkleri'ndendi. Musevi dinini seçmişlerdi. Ruslar orayı işgal edince rahat vermedi. 'Eşkenazi' Yahudileri zulüm gördü. Yurtlarından dağıldılar. Çoğu İsrail'e yerleşti. Kan bağımız var diye sempati duyduk, sahiplendik.

Bugün, bunların torunları olan İsrail Yahudileri, Hitler kadar kıyıcı olarak Filistin
halkına zulüm ediyorlar! Onları Gazze şeridinden tehcire' zorluyorlar! Öldürerek, yakıp yıkarak zorluyorlar. İsrail'in yaptığı zulme de karşıyız.

Üç günlük yas ilanını olumlu bulduk! Bayrakları yarıya indirdik!.

Gazze halkına gösterilen bu ilginin, koruma ve sahiplenmenin Irak ve Suriye'deki Türkmenler'den esirgenmiş olmasını garipsedim. Kısaca IŞİD denilen, Irak ve Suriye İslam Devleti kurmaya heveslenen terör örgütü ile Barzani Kürtleri arasında Türkmenleri ezilmeye terk ettiler. IŞİD terör örgütü, sünni olmayan Türkmen ve Arap halklarını kıyıma uğratıyor. Kitle halinde öldürerek, kalanları; can havliyle yerlerini, yurtlarını terke zorluyor. Barzani Kürtleri, Türkmen topraklarını kendi topraklarına katmanın çabasındadır!..

Barzani, bağımsızlık ilanına Türkiye'nin karşı çıkmayacağını yüksek sesle yineliyor!
AKP Genel Başkan yardımcısı, bunu doğal buluyor! B.O.P'un (Eşbaşkanı) BB'nın bu konuda
tepki vermedi. CB seçilebilmek için olası Kürt oyları için suskundur. Konsolos ve çalışma
arkadaşları terör örgütü elinde rehindir. Onlara zarar gelmesin diye yayın yasağı getirdiler.

Rehinelerin, seçime beş kala serbest kalacakları; Sayın Erdoğan'ın bu kurtarmanın rantı olarak CB seçilebilmek için gereken oyları toplayacağı tevatürdür!..

Ölümle burun buruna milyonlarca Türkmene ne olacaktır? Onlar için ne yas ilanı var,

ne yardım eli uzanıyor!.. Sahi! Türkiye'nin ağır gölgesine ne oldu?..

Sağlıcakla kalın....                                                                        Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com 26.7.14, Bursa