18 Nisan 2012 Çarşamba

Bir El Atsanız!

Bir El Atsanız!
Bir tv kanalında, 31 Mart İsyanı tartışılıyormuş. Ben sonuna eriştim.
Konuşmacı, Hareket Ordusu' nun 31 Mart isyanını bastırmasını “darbe” diye niteledi.
Hızını alamadı, 1876' nın ilk darbe olduğunu vurguladı..
Hazır 28 Şubatçıları içeri atmışken, eliniz değmişken; gerilere gidelim!.
12 Eylüle kimler yataklık, yardımcılık etmişse yakalarına yapışalım!
Eziyetçi, işkenceci, zorba, baskıcı, hınk deyicilere dersini verelim!
Kimse bir daha yalakalığa soyunmasın! Tövbe ettirelim!
Ardından 12 Mart'a inelim! Onlardan geride kalanları Yargının önüne atalım!
Ne o öyle “muhtıranın” demokraside yeri var mı? Demokrasi var mıydı? Soralım!
Mademki darbeciler, onları da yargılayalım!.
Arada 27 Mayısçılar var! Kalanları toplayıp hesabını soralım.
Bir daha böyle uygun rüzgar esmez!
Eee! Bu işin sonu nereye varır?
İstanbul'da Halife ve Padişah Efendimiz vardı! İşgalci İngilizler de vardı!
Sadece İstanbul'da değil Anadolu'nun, Trakya'nın hemen her yerinde işgalciler vardı!
Türklere İç Anadolu'nun bir kısmı ile Kuzey Batı Karadeniz bırakılmıştı. Sevr Anlaş-
masının teslim hükümlerini infaz ederlerdi. Petrol olan yerleri İngiliz, olmayan yerleri de
Fransızlar gasp etmişlerdi. Kalan yerlerden İtalya'ya, Yunana peşkeş çekiliyordu.
Mustafa Kemal ve silah arkadaşları Samsun'a çıktılar.
Çıkmakla kalmadılar, Türk halkını yurt savunmasına, birlik olmaya kışkırttılar!
Erzurum'da, Sıvas'ta halk temsilcilerini toplayıp kararlar aldırdılar!
Seçim yaptırdılar! Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni kurdular.
Yeni Türk ordusunu sıfırdan toplayıp oluşturdular.
Padişah efendimiz ve adamları onlara “asi, maceracı, düşman” dediler.
İskilipli Atıf Hoca, Yunan'a karşı gelmeyi, Padişah efendimize asi olmakla eş saymıştı!
Katli vaciptir diye yazdığı fetvaları, Yunan uçakları ile cephe gerisine atılmıştı!
Geçenlerde bir zat-ı muhterem gıyabında ellerini öptü fetvacı hocanın!
Yunan ordusu Ankara'ya 50 km sokulmuştu. Sakarya'da durduruldu, 26 Ağustos'da
beli kırıldı düşmanın. Denize döküldüler! Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular.
İstanbul'da oturan Padişah efendi barınamadı, İngiliz gemisine binip gitti!
Halifelik kaldırıldı! Sıfat T.B.M.Meclisi'nin manevi şahsında toplandı...
Ne olacak şimdi! Osmanlı Hükümeti gitti! Sevr yırtıldı! Osmanlı Devleti yıkıldı.
Emperyalist ülkeler rezil rüsva oldular! Batıya büyük ayıp ettiler!
Ankara merkezli yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni küllerinden kurdular!
Onu da yargılayacak mıyız?
Yaptıkları yanlarına kar mı kalacak?
Darbe ise darbe! En büyük darbe İngiliz'e, Fransız'a, İtalyan'a, Yunan'a oldu!
Bir de işbirlikçilere, vatan hainlerine, yandaşlara, yalakalara, fetvacılara!
Doğu'da Ermeni sınırı belirlendi!
Sınırlarda sıfır sorun bıraktılar!
Bir de Musul ve Kerkük kalmıştı!
Onu da takviyeli Kürt isyanında İngiliz'e kaptırdılar!
Şimdi Türkiye Cumhuriyeti darbeci midir?
Muzaffer Türk Ordusu darbeci midir?
Dersim'de isyancıları tenkil edenler darbeci midir?
Hareket Ordusu'nun eylemi, yüz yıl sonra “darbe” diye tartışılıyor! Hatta 1876, ilk anayasa
oluşumu da darbe sayılıyormuş!..
Bence darbecilik daha da eskidir! Hazır eliniz değmişken şu Patrona Halil densizini de bir
halletseniz! Haftadan haftaya, gözümüzün önünde “kıyam” ediyor! Bas bayağı darbeci!
Padişah efendimize, sadrazama kıyacak! Şair Nedim damdan düşecek!..
Eliniz değmişken diyorum. Bir el atsanız!
Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK

10 Nisan 2012 Salı

ON İKİ EYLÜL YARGIDA

ON İKİ EYLÜL YARGIDA
On İki Eylül Darbecileri yargılanıyor!
Darbeci beş generalden ikisi kalmış!
Kenan Evren kolunu kırmış gelemedi.
Tahsin Şahinkaya hastanede..
Önce “yargılanabilirler mi?” tartışıldı!
Yargılanamaz!” diyenler oldu.
Zamanaşımı var!” diyenler de vardı..
Bu bir siyasi gösteridir!” diyenler de..
Bas bayağı yargılıyoruz işte!” diye böbürlenenler de..
Hepsi de doğruydu, hepsi de haklıydı..
Darbecilik “Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!”dir..Devlet başa gelmiş!..
Devlet Başkanı oldu. Halkoylaması'nda % 92 evet dedi bu halk;
hem 1982 Anayasası'na, hem Devlet Başkanlığı'na “evet” dediler..
Halk iradesiyse, işte irade!
Madımak'da, insanımızı cehennem ateşine atanları “ zamanaşımı” kurtardı!
Halk oylaması ile soslu darbecileri niye kurtarmasın?
Bana sorarsanız darbeciler her zaman yargılansın!
****
Bu günkü siyasi ortamı hazırlayan On İki Eylül Darbesi'dir..
Anayasası, anayasadır!
Siyasi partileri tuz – buz etti! Kapatılanlar iflah olmadı!
Bu günküler zuhur etti! Laik sistemin içine “dinciliği” bıçak gibi soktu!
Yüzde on barajını getirdi.
D.G.Mahkemeleri vardı. Astığını astı, yaşı küçüğü büyüttü, yine astı!
Şimdi özel yetkililer, DGM lerin yerinde..
***
O zaman “solcular”, “ülkücüler.” vardı.
Her görüldükleri yerde başları ezildi.
Sade vatandaş siyasetten soğutuldu, ürkütüldü!
Tepkisiz yurttaş” diye yakınıyoruz şimdi!
Ülkücülerin Başbuğu Alpaslan Türkeş içeride kaldı epeyce!
Rahmetli “Ben zindandayım, fikrim iktidar!” diye yakınırdı..
Fikri iktidardı!..
***
Ya şimdi ne değişti?
DGM'ler oldu Özel Yetkili;
Silivri doldu, taşmadı! Giren çıkmıyor!
T.S.K.'nin en başından, en kıdemsizine değin subayların birçoğu orada!
Yıllarca Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanı, Ordu komutanı olanlar,
darbeciymiş” meğer! Üstüne üstlük bir de “teröristmiş!”
Onları oraya atayan, terfi ettirenler ne ola ki?
***
Tarih tekerrür eder mi? Eder! Tekerrür edecek!
Bu gün On İki Eylül “Darbecileri” yargılanıyor!
Yarın bugünün darbecileri yargılanacak!
Silivri'yi sit ilan edin!” Adalet herkese gerekli olacak!.
Silivri de..
Kuşkunuz olmasın! Darbeciler yargılanacak!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

3 Nisan 2012 Salı

KÜÇÜK AMERİKA

KÜÇÜK AMERİKA
1950'lilerde küçüktük, okula yeni başlamıştık!.
İktidar değişmişti! “Eskiciler” gitmiş “Yeniciler” iktidara gelmişti..
İsmet Paşa'nın duvarda asılı çerçeveli resmi inmiş, duvara dayanmış; Atatürk'ün resmi yukarıya
asılmıştı! Paraların üstündeki İnönü resimleri gitmiş, yerine Atatürk'ün gülümseyen resimleri gelmişti.
Eskici- Yenici” halkın yaptığı bir ayırdımdı. Babam yeniciydi. Dayımlar yenici olsaydı, babam
kesin eskici kalırdı! Siyaset dışı çekişmeler böyle gerektirmişti..

Küçük Amerika olmak!” Yenicilerin o zamanki “sloganı, cıngılı” yani söylemiydi.
Büyükten küçüğe söylem böyleydi. Yoksa bolşevik karabasanı, umacısı çıkar gelirmiş!
Küçük Amerika olmak neydi acep? İkinci paylaşım savaşının üstünü ABD idi. Batı artık ABD
demekti. Zengindi, tekniği yüksekti ve bonkördü(!). Küçük Amerika olmak, onun gibi zengin, üretici
ve teknoloji sahibi olmaktı! Oysa o yıllarda çatal iğne, kerata (çekecek) ve çekecek zinciri dışarıdan
gelirdi.Toplu iğne, çatal iğne bile yapamıyoruz diye üzüm üzüm üzülürdük! Özenip imal edilmişleri
beğenmez, “Türk işi” derdik! Türkish'den üretilmiş bir sözcüktü.. Kendi kendimizi aşağılamak için
psikolojik baskıları uğramış olmalıydık!..
Ford “ Siz bizim ürününüz araçları ve yedek parçalarını kullanın, bütün karayollarınızı biz
yapalım!” diye teklif etmiş.. Biz Ford ürünlerini tüketmişiz! Ama yollarımızı kendimiz yapmışız!
Demiryolunu “ tu kaka” etmişiz! “Bolşevik” işiymiş! Büyük Amerika böyle demiş!
Oysa, Türkiye, o yılların sayılı bir uçak üreticisi ve uçak onarıcısıdır. Demirağ'ın uçak fabrasında
üretilen uçaklar, Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. Büyük Amerika, Küçük Amerika'ya vazgeçin!
Biz üretiyoruz, size de veririr demiş! Hala o düzen üstündeyiz. Çok şeyi yapabiliyoruz. Dünyanın
gelişmiş çoğu ülkesiyle teknolojide yarışıyoruiz. Eskisine göre zenginiz. Küçük Amerika olduk mu?
Olduk dostlar olduk! Küçük Amerika olduk!
Başbakan, Eşbaşkan olunca, kesin Küçük Amerika olduk!
Eşbaşkan'ın Başbakan olmasının, yani iktidar olmasının bedelini ciddi ciddi ödüyoruz!
Büyük Devlet sayılmayı güden Eşbaşkan, dün dediğini unutap Büyük Amerika'nın dediklenini
yapar oldu! Küçük Amerika olduk besbelli! Bu gidişle büyük devlet de oluruz zahir1
Başbakan İran'da! Büyük ABD'nin iletilerini, İran'a tebliğ ile meşgul iken, Büyük ABD'nin
elçisi “ Türkiye kararını versin!” diye buyurmuş!..
Dün Birleşmiş Milletler kararı isteriz diyen, Küçük Amerika'nın saygın yöneticileri; birden
ağız değiştirdiler. İran'dan aldığımız enerji miktarını azalttık dediler. Eksiğini de Libya'dan alırız
gayri dediler...
Suriye'yle iç içeyken, Büyük ABD tavır koyunca, Türkiye “Suriye'nin Dostlarına kucak açtı!”
İstanbul'da muhalifleri topladı. Yarın Büyük ABD, “Türkiye Suriye'ye girecek!” derse Küçük
ABD anında Suriye'ye girecektir!..
Şimdi gördünüz mü? Türkiye Küçük Amerika olmuş mu?
Türkiye'de iktidar olmak kolay değil! Birisi ata binesin diye bir “ binektaşı” sunar!
Binektaşı karşılığı, ata birlikte biner! Eyerin arkasında oturur ve dizgini elinde tutar!
Dizgin elinde, nereye isterse atın başını o yöne çeker! Yeniciler yarım asır demirkırat
bayrağı altın siyaset yapmadılar mı!.
Siyasetin bir bedeli vardır. Sözde iktidarı sürdürmek için katlanmak gerekir! Tükürdüğünü
yalatırlar! Süpürmez, kullanırlar! Türk Milleti de ileri demokrasi, huzur, zenginlik, reform, dünyanın
bilmem kaçıncı ekonomisi olduk diye horozlanır! Hastanelerde sıra beklemeden hizmet satın alır! Gerisine
aldırmaz. Mahkemelerin millet adına verdiği kararlar, AİHM kapısından döner! Sırtında “cari açık”
kamburu varken ne attan indirirler, ne kucaktan! Dizgini, arkada oturan tutar!
Türkiye böyle kalsın diye, boynuna 4+4+4 lalesi takıldı! Önce Diyanet Başkanı 88 yıllık eziyet
bitti diye sevindı! Pek yakında Türkiye'yi yamalı bohçaya çevirecek Anayasa da gelir!
Ohh! Oh!! Yaşasın Küçük Amerika!
Bu hali anlatan meşhur bir halk sözü vardı Hatırladınız mı?
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK