29 Kasım 2011 Salı

DERSİM İN GULLERİ

  DERSİM' İN GÜLLERİ
Türkü böyle başlar:
Dersim dört dağ içinde/ Dersimi hak saklasın
Bir gülüm var içinde.../ No'ldu ağama ne oldu
No'ldu paşama ne oldu/ Sarardı benzi soldu
Ağam burdan gideli / Bu yerler viran oldu..
Günümüzün gündemi Dersim'in gülleri değil!
“İşgalci kafirlerin, işgalci Türkler'in Dersim'de yaptığı (sözde)katliamlar” gündemdedir!
Başbakan bile, CHP özür dilesin diye fırsatçılık yapmaktadır.
C.H.Partisi'nin bir milletvekili, olanlara çanak tutmuştur! Eteğinde taşı olanlar, bu çanağı dolduruyor! Kimisi Kürt taşı atıyor, kimi Kızılbaş taşı!.Kimisi de jenosit davulu çalıyor!
Özetle, Dersimli bir kısım isyancı aşiretler, gül toplarken, TC. Askerleri gelmiş! Kurşun yağmuruna tutmuşlar! Uçaktan bomba atmışlar! Zehirli gaz atmışlar! Önüne geleni kesip biçmişler! Hesaplı, planlı bir katliam yapmışlar! El insaf! Hırsızın suçu yok mudur?
Atatürk, o zaman Cumhurbaşkanı! Emri o vermiş! Harekat planını çizmiş! Yürüyün demiş! Milletin ağzı kese, torba değil ki büzesin! Ağzı olan konuşacak! Demokrasi demişiz! Demokraside iftiraya sınır olur mu?
Dersim, şimdi Tunceli'dir. Dağlıktır. Ulaşımı zordur. Erişilmesi güçtür. Osmanlı bu haline bakmış da aşiret düzenine yol vermiş! Aşiretler devlete vergi vermeden, asker vermeden başlarına buyruk yaşamış! Yani adına ağa, seyyit, şeyh gibi sıfatlar katan kişiler, feodal aşiret beylerinin sözü kanun, emri ferman olmuş! Asker toplayıp eline silah verip devlete, komşu aşiretlere kafa tutmuşlar! Egemenlik derebeyinin, toprak derebeyinin, halk derebeyinin olmuş.İnsanlar hem dini, hem siyasi, hem silahlı gücü elinde tutan bu kişilerin kulu, kölesi, marabası olmuş!..
Cumhuriyet, kendi yasalarını uygulamak istemiş. Yurttaşını feodalın kölesi olmaktan çıkarıp cumhuriyetin özgür, eşit bireyi yapmak istemiş! Eğitim, sağlık, bayındırlık, adalet gibi hizmetleri Dersim'e götürmek istemiş! Türkiye'nin geneliyle bütünleştirmek istemiş! Tunceli için özel yasalar çıkarmış! Ama olmamış! Siyasi iradeye karşı feodal aşiret beyleri, ağaları, şeyhleri karşı çıkmışlar. Dersin halkının bir kısmını silahlı isyana kışkırtmışlar! Karakolları basıp askerleri öldürmüşler! Köprüleri, okulları, hastaneleri, kamu binalarını yakıp yıkmışlar. Vatandaşın özgürlüğünü, eşitliğini ve Cumhuriyetin bireyi olmasını engellemişler. Kesip biçmeye, yakıp yıkmaya başlamışlar!
Birinci Dersim harekatı başlatılmış. Atatürk C.Başkanı. İsmet İnönü Başbakan. CHP tek parti imiş. Genç Cumhuriyet silahlı kalkışmanın, barışla sonuçlanması için gerekli girişimleri yapmış. Sonunda silahlı tedip (uslandırma) harekatı başlatmış. 7 elebaşı idam edilmiş, beş bin civarında silah toplanmış, 262 isyancı ölmüş, 30 asker şehit olmuş..
Dersim'de sulh ve sükun sağlanmış! İsyana katılmayan Dersim aşiretleri de devletin yanında yardımcı olmuşlar..
Celal Bayar'ın Başbakanlığı döneminde, 2. Dersim harekatı yapılmış. Atatürk, hasta yatağında can derdiyle uğraşırmış! Devlet tenkil görevini yerine getirmiş. İsyanı bastırmış! Ağır silah kullanmış! Savaş uçakları kullanmış! Basbayağı bir iç savaş yaşanmış! Fransız gizli servisi, Hatay'a diyet saymışlar, Ana-dolu'nun orta yerinde, Dersim'e nifak sokmuşlar.
İsyan bastırılmış! Raporlara göre 13160 sivil ve isyancı olmüş! 2 258 hanede 11 818 kişi başka illlere sürülmüş! Direnen köylerin bir çoğu yakılmış! Silahlı bir isyanın bastırılması da silahla olur. Ölen ölur! Yaralanan, sürülen olur. Kurunun yanında yananlar da olur! Canlar yanar! Canlar yakılır! Çocuklar anasız, babasız kalır! Devlet bunları alıp yetiştirmiş! Okutmuş! Hakim, savcı, subay yapmış. Devlete hizmeti
vermiş.
Sürgün edilenlerin çocuklarından birçok yakın dostumuz, arkadaşımız var bugün!.
Tedip harekatı Kürtlere karşı değildir. Alevilere karşı yapılmamıştır. Halka karşı yapılmış değildir. Devlete silahlı kalkışanlara karşıdır. Ölenlere, yaralananlara, sürülenlere üzülürüz. Bu insani bir tavırdır. Silahla kalkışanı, silahla oturturlar! Bazılarının dediği gibi devlet orantısız güç kullanmış olabilir.. O günün koşulları içinde, İkinci Dünya Savaşı'nın ayak sesleri önünde, Şeyh Sait isyanı ardından bu uslandırma eyleminin sert, sabırsız ve acıtıcı olması doğal sayılmalıdır...
Bu insanlar Dersim'de gül devşirirken telef olmadı! Silahlı isyana katıldılar. Devlete silah çektiler. Silahlı isyan bastırılırken kavgada yumruk aranmaz! Acılar insanidir. Herkesin acısıdır.
Fırsat bilip fesatlığa soyunanlara sözüm!Armutlarla elmalar toplanmaz! Ama reklamda “ biz topladık, satıyoruz!” diyor. Siz de satıyorsunuz!
Sağlıcakla kalın Hasip ÖZTÜRK

22 Kasım 2011 Salı

CUZDANİ BEDELLİ-VİCDANİ RET

 
CÜZDANİ BEDELLİ-VİCDANİ RET
Bedelli askerlik ile vicdani ret kavramları askerlik yükümüyle ilgilidir..
Bedelli askerlik, askerlik yerine para ödenmesidir.
Vicdani red ise dini, ahlaki veya siyasi nedenle askerlik yapmayı reddetmektir.
Bedelli askerlik, çeşitli nedenlerle, askerlik borcunun ertelenmesi sonucu yükümlü
birikimini eritmek için başvurulan bir yoldur. Eskiden yurt dışında çalışan yükümlüye, belli
yaşa kadar eskerliği erteleme hakkı tanınmıştı. Bilim adamlarının askerlikleri de 39 yaşına kadar ertelenebilirdi. Zaman içinde bunların yapacağı askerliğin ne kendisine, ne TSK'ya yararı
olmadığı anlaşıldı. Bedel alınarak, yükümlü sayısı eretildi. Döviz ödenerek ve kısa eğitimle askerlik yapılmış sayılmıştı..
Bedelli Askerlik Yasası ile çözüm, geçici çözümdür. Üç beş yıl sonra yeni bir tartışma ortamı doğurur. Toplumda sorun büyüdükçe, askerlik yükümünü aşmak için yasa dışı yollara yönelim de artar! Nitekim çürük raporu alınması, yurt dışında sahte çalışma belgesi sunulması yaygın yasa dışı yollar olmuştur. Çoğu mahkemelik olmuştur...
Askerliğe önem veren bir ulusuz! Askerliğini yapmayanı adam yerine konulmaz!Kız verirken, nazlanma artar! İşe ve memuriyete alınmaları zordur. Değer yargılarımız böyle! Vatan savunması söz konusu olunca, gerdeğe girmek yerine capheye koşmak önceliğimiz vardır.
Şimdi bedelli askerlik sözkonusu olunca kıyamet kopmuştur! Normaldir...
Soruna toplumsal ihtiyaç yönünden bakılmalıyız. Yüksek okulu bitirenlere danışmadan iki yıl askerliği yasa ile erteliyoruz. İşe girerken, memuriyete girerken ya da kız istenirken önlerinde bir engel olarak durur! Sorunu çözmek için ciddiyetle bakmalı ve sorunu çözmek niyetiyle üstüne
düşmelidir. Kariyer yapana, yurt dışında çalışana vb. kolaylık yapılmalıdır. Hemen askere gitmek isteyene de kapı açık tutulmalıdır. Başkaca sübjektif veya objektif sıkıntısı olana da çözüm yolu açık tutulmalıdır...
Bunun yolu üç beş yılda bir bedelli askerlik yasası çıkarmak değildir. Objektif, genel bir yasa çıkarıp öçütleri ve seçenekleri herkes için önceden belirlemektir. Şu ya da bu nedenle askerlik yapmak isteyene de istemeyene de uygun seçenekler sunulmalıdır.
Vicdani ret hakkı isteyene de, uygun seçenekler gösterilmelidir. Karşılık olarak kamu hizmeti, sosyal hizmet vb. alınabilir, parasal tarife de konulur. Yani fi'ilen askerlik yapmak isteyenle, istemeyenlerin tarifeleri ve seçenekleri önceden belirlenir. Sebep göstermeden, yükümlü bunlardan birisini seçebilir. Eşitlik dengesi ve hassasiyeti, kimseyi incitmeden kalıcı olarak çözülebilir. Bedel ödeyenle, fi'ilen askerlik yapanlar arasındaki çekişme önlenir.
TSK'nın asker ihtiyacı için, fii'ilen askerlik yapanlara bir artı değer ve öncelik verilebilir.
Altmışlı yıllarda lise mezunları yedek subay olurdu. Birikim artmıştı. Biriken lise mezunlarına, yedek subay öğretmenlik yolu açıldı. Köylerde öğretmenlik yaparak askerlik borcunu ödediler. Sonraki yıllarda lise ve dengi okullar mezunlarına er öğretmenlik yolu açıldı. Yükümlü birikimi kısa sürede eritildi. Yükümlüler öğretmen olarak kamuya hizmet verdiler.
Soruna soğukkanlı yaklaşılınca çözülür. Kalıcı, sürekli ve genel bir yasa çıkarılarak, bu sorun kökünden halledilir. Arada bir çıkarılan bedelli yasası, toplumda torpilli yarnatma kaygısı yaratır. İsteyen herkesin yararlanacağı hakları tanıyan yasa işi kökünden çözer! İşte yolu!
Birbirimize söverek, suçlayarak çözüm üretemeyiz!
Zaman değişiyor! Zamana uyum, yaşamın temel ilkesidir....
Sağlıcakla kalın..


*Hasip ÖZTÜRK, Türkiye/Bursa *

15 Kasım 2011 Salı

VE ALEYKUMESSELAM

ATATÜRK
“Ve aleykümesselam!”
Atatürk'e iftira moda olmuştur!
Ağzını açan, eline kalem alan bazı 'mihraklar' iftirada yarış ederler!
Kimi diktatör der, kimi dinsiz!
Ölmüşleri hayırla anın denilse de boşuna!.. ......
Atatürk diktatör değildi. Kararlıydı! Amacı gerçek bir demokrasiye erişmekti!
Meclis kararı almadan hiçbir eylemde bulunmamıştı..
Kurtuluş Savaşı'na Heyet-i Temsiliye ile başlamış, Türkiye Büyük Millet Meclisi
ile devam etmiştir. Kararların alınmasında her zaman ağırlığı olmuştur. Yoldan sapmaya izin vermemiştir.
Tek başına karar almamıştır. İkna etmiştir, inandırmıştır ve kararları
Meclis almıştır. Başarıları da Türk Milleti'nin başarısı saymıştır! Türk Milleti'nin naçiz bir
evladı olmuştur..
Tek partiyi aşmayı, çok partili rejime geçmeyi birkaç kez denemiştir!
Altyapı oluşmadan, demokrasi fikri uyanmadan, bağımsız yurttaş kimliği benliğe girmeden, demokrasi olmamıştır!.Hala da olamamıştır!..
Suudiler'de mezar anlayışı yoktur! Bütün mezarların yok edildiği bilinir. 1926 yılında
zamanın Suudi Kralı Haz. Muhammed'in mezarını yıkmak ve düzlemek ister. Bu fikir
duyulunca Mustafa Kemal, Suudi Kıralı'na! “Bir taşına bile dokunursanız orduyu aşağıya yollarım!” mealinde bir telgraf çeker!..
Mescidi Nebevi ve içindeki Haz.Muhammed'in mezarı yıkımdan kurtulur!
Yanındaki sahabe mezarları dümdüz edilir!
Bu Mustafa Kemal'in daha Atatürk sanı almadan yaptığı bir eylemdir! Dinine ta'an edenler bunu saklarlar! Onu sevenler bunu ortaya koymazlar! Belki haberleri de yoktur!
Şimdi mangalda kül bırakmayanların gözü önünde, Ecyad Kaleleri yıkılmış ve yerine
lüks oteller yapılmıştır! Osmanlı döneminde yapılan, Kabe'nin atrafındaki revakların yıkılması şimdi gündeme
gelmiştir! Nerede bir Mustafa Kemal? ....
Atatürk'ün son sözünün “saat kaç!” olduğu söylene gelmiştir. Şimdi öğreniyoruz ki,
işin aslı öyle değildir! Atatürk'ün son sözü “ Ve Aleykümesselam!” olmuştur.
İsin aslını ölürken başucundan ayrılmayan Hasan Rıza Soyak'ın anıları söylüyor!
Gelelim bu selamlaşmaya!
Nahl Suresi'nin 16/32. ayeti me'alen “ Melekler onların canlarını iyi kimseler olarak alırken ' Selam size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete!'derler.” ( Diyanet Me'ali);
Elmalılı M.H.Yazır- Sadeleştiren İlmi Araştırma Heyeti-: cüz:14, S:16: a:32:s:155'de
“O muttakiler ki, hoş ve güzel bir halde iken melekler onların, ruhlarını alırlar.
Onlara: “Size selam olsun! Yaptıklarınızdan dolayı Cennete girin!” derler. “ diyor.
Bunu, kötü maksatlılar saklar!
Hakikat birgün gelir, müfterilerin suratına şamar olur iner! ....
Her mümin, her muttaki (itikat eden) ruhunu teslim ederken, meleklerle selamlaşır!
Kimi gizli, kimi aşikar! “ Ve Aleykümesselam!” demesini Atatürk'ün ruhunu teslim ederken, meleklerle selamlaştığına yoruyoruz. Mümine düşen hayra yormaktır!
Dini siyasetin emrine verenler, dini siyasetin aracı yapanlar bu incelikleri bilmezler!
Bilenler de bilmezden gelirler! Çıkarları ağır basar! Onlara Kur'anı Kerim'in Nahl suresi'nin 32.nci ayeti
cevap versin! “ Melekler onların canlarını iyi kimseler olarak alırken ' Selam size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete!'derler.” ( Diyanet Me'ali)
Ne diyelim, Allah, cümle mü'mine böyle selamlanma ve “ Ve aleykümesselam!” demeyi nasip etsin! Nasipsizler de bu dünyanın nimetlerinde ve yalanlarında boğulsunlar!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

1 Kasım 2011 Salı

KUTLADIK !

KUTLADIK!
29 Ekim Cumhuriyetin 88.nci kuruluş yıldönümü idi!
Ulusça, bu Ulusal Bayramı kutlayacaktık!
Kutlayamadık!
Başbakanlık iptal etmiş!
Van depdemini bahane edip “hassasiyet” yaratır demişler..
Deprem nedir? Cumhuriyet Bayramı nedir?
Kim, neye, ne diye hassasiyet duyacak?
Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de, Adana'da Bursa'da hasılı, Türkiye'nin hiçbir
yerinde resmi Cumhuriyet Bayramı kutlama töreni yapılmadı!
Geçit törenleri olmadı! Komutanları hapiste, askerler sokağa çıkarılmadı.
Halk yollara düşüp geçit alaylarını izlemedi! Gönlünü hoşlamadı! Kıvanmadı.
Öğrenciler, bu coşkuyu izleyip geçmişte yaşananları içlerine sindirmedi!
Cumhuriyet Bayramı, sadece tören demek midir?
88 yıl öncesinde, Ülke en büyük depremi yaşamadı mı? Yedi düvelin
arkaladağı düşmanlar, mevcut ülkenin bile yarısından çoğunu işgal etmedi mi?
Binlerce şehit verdik! Binlerce gazi kaldı geriye! Ülke yakıldı, yıkıldı!
Biz iç ve dış düşmanları defettik!
Halkın egemenliğini getirdik! Bağımsızlığı getirdik!
Cumhuriyeti kurduk!
Bugünün küreselleşmecilerini, dünün sömürgecilerini yendik!
Halkçıydık, Cumhuriyetçiydik, Laiktik, Milliyetçiydik! En önemlisi Devrimci
idik. Ekonomide devletin desteği olmalıydı Devletçiydik! On yılda onbeş milyon
genç yaratmıştık! Demirağlarla örmüştük, yolsuz vatanı!
Kimi faşist dedi, kimi Jakoben, kimi tepeden inmeci! İlendikleri o devlet,
o ilkeler, Türkiye'ye çok partili demokratik rejimi getirdi!
Deprem vergisi ile duble yol yapmadılar!
Çağdaş, demokrat, sosyal hukuk devletini getirdiler!
Bağımsızlığı insanımızın beynine taşıdılar!
Ya şimdi? Yozlaşmış bir demokrasi, poşet demokrasisi başımıza neler getirdi?
Hükümet Cumhuriyet Bayramını kutlamayı angarya saymış!
Ertelemiş! Hassasiyet yaratırmış!
Kime hassasiyet yaratır? Cumhuriyete sayıp sövenlere mi?
Irkçılığa özenip özerklik diye kandöken bölücülere mi? Sahi kime?
Erteleyiciler bir gecede üç lüks düğünü şereflendirmişler!
Hani hassasiyet?
Düğünler önceden kararlıştırılmış! Tabi öyledir! O bireyseldir! Kişinin
özel hayatıdır..
Ya Cumhuriyet, 88 yıl önceden yer, ay, gün ayırtmadı mı?
Ertelemeye eliniz, diliniz nasıl vardı?
Halk Cumhuriyet Bayramını gönüllü kutladı! Kutladık!
Ertelenen resmi törenlerdir! Resmilerin törenleridir!
Atatürk, Türk Milleti zekidir! Demişti. Gün gelir, bu cumhuriyet kaçkınlarını
günceller! Umut kesilmez!
Sağlıcakla kalın! Hasip ÖZTÜRK