25 Aralık 2012 Salı

MENZİL DIŞI

MENZİL DIŞI
Demokrasi ile başlandı. Geri, ileri demokrasi derken; demokrasi
menzil dışına düştü!.
Devletlü 'Kuvvetler ayrılığından' yakındı. Sonra eleştirileri görünce, u dönüşü
yapıp; muhalefete ve medyaya 'Siz kuvvetler ayrılığını nereden bileceksiniz?
Bunu biz biliriz!' diye kestirip attı!
Muhalefet dediğin kuvvetler ayrılığını nereden bilecek?!
ODTÜ ziyareti fiyaskoyla sonuçlanmış!
Herşeyi, herkesten iyi bilen Devletlü, burada yanılmış!
Başbakan dediğin, ODTÜ' ye elini kolunu sallayarak gitmeli derim.
Peşine bir polis ordusu takmanın gereği nedir?
Güven duygusu bu denli güçlü ise, elini kolunu sallayarak gitmeliydi!
O makama gelmek başka, elini kolunu sallayarak ODTÜ'ye gitmek başka birşey..
ODTÜ'nin devrimci, ulusalcı, demokrat bir yapısı vardır.
Bu bir ODTÜ geleneğidir!
Komer diye birisi lüks ve zırhlı arabasıyla gitmişti oraya!
Yıl 1969 du..
Komer bir CIA yöneticisiydi. Vietnamda görevliydi. Binlerce Vietnamlı onun
yöntemleriyle ölmüş veya sakat kalmıştı!
'Aferin!' deyip onu Ankara'ya ABD büyük elçisi yapmışlardı!
ODTÜ' liler dil bilirdi. Dünyaya izlerdi. Komer'i tanıdılar!
İnsanlığa karşı işlediği suçları bağışlamadılar. Protesto ettiler!
Protestoyu abartıp arabasını yaktılar!
O gün arabayı yakanların kimliği bir bir saptandı. Yedi kişi yakalandı...
Taylan Özgür öldürüldü!
Sinan Cemgil öldürüldü.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan asıldı.
Altıncıyı, yedinciyi anımsamadım..
Diyeceksiniz ki bu Ergenekon işi midir?
Orasını bilmem!
Ergenekon'da 22 ayrı davayı bir torbaya doldurdular!
Torba yasa çıkardıkları gibi.
Şimdi bu torbadan adalet çıkmasını bekliyorlar!
Tasfiye halinde mahkemeden adalet çıkmaz!
Sihirbaz torbası değil ki tavşan çıksın!
Buradan ne “çinko” çıkar ne “ tombala!” ne de adalet!
Uzaya yollanan uyduya Göktürk 2 Uydusu demişler!
Ergenekon Destanı bir Göktürk destanıydı!
Göktürk Uydusu şimdi Uzay'da..
Göktürk Destanı, Ergenekon adıyla, bir hukuksuzluk simgesi gibi ceza
dosyalarının kapağında yazıyor!
Göktürk Uydusu bir ODTÜ eseridir.
'Yazıklar olsun!' denilen hocaların eseridir.
Göktürk'ün intikamı böyle olur!
Biz de okuduk demiş!
Bilmem kimin, dizinin dibinde oturarak, feyz almadı onlar!.
Ne dedi Anayasa Mahkemesi: 'Yasa dışı yollarla toplanan deliler delil olmaz!
Bundan adalet çıkmaz!' dedi...
Geçmişte bir rahmetli Devletlü de Üniversite hocalarına “Kara Cübbeliler!” diye
sövmüştü! Tarih tekerrür mü ediyor! Ne diyelim? Kaderi benzemesin!
Herşeyi bilmek yerine demokrasinin erdemini bilmek yeterliydi!.
Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK

Saliyazilari.blogspot.com
*Hasip ÖZTÜRK, Türkiye/Bursa *

18 Aralık 2012 Salı

OSMAN ÖZGÜVEN

OSMAN ÖZGÜVEN
Osman Özgüven Dikili Belediye Başkanı idi..
Suyun on metreküplük kısmını, halka bedava verirdi..
Öğrencileri okuldan eve, evden okula bedava taşırdı.
Suyun bir “insan hakkı” olduğunu savunur, ticarileşmesine
karşı çıkardı.
Beldeyi, çevreyi kirletecek kurumlara izin vermezdi.
Yapılacak hizmetler için “halk meclisi” kurup halka danışırdı.
Dünyalık edinmekle işi yoktu.
İnşaat mühendisiydi. İsteseydi yap sattan yükünü tutabilirdi.
Parada pulda işi yoktu..
Dikili halkı “Başkan”ı sevmişti.
Bilmem kaçıncı dönemdir Dikili Belediye Başkanı seçmişti...
Halk istiyordu ve seçiyordu! Dürüsttü! Halkçıydı! Hizmette sınırı yoktu!
Gün geldi “ suyu bedava dağıtıyor, kamuya zarar veriyor” diye ceza
mahkemesinin önüne çıkardılar. Belediye Meclisi üyeleriyle birlikte sanık
sandalyesinde yargılandılar! Aklandılar!
Suyu halka bedavaya vermek suç değildi. Su hakkı da aklanmıştı!
Çıkarcıların öfkesi dinmedi! Siyaseten yenilmez oluşuna kızanların
kızgınlığı geçmedi! İhaleye fesat karıştırdı diyerek onu ağır ceza mahkemesi
önüne çıkardılar. Bu kez yargının takdiri lehinde olmadı. Sekiz yıl dört ay
hapis cezası verdiler. Yargıtay onadı. Dikili halkı sokağa döküldü!
Özgüven, Belediye Başkanlığı'ndan alındı.. Daha önceden izin alıp yurt
dışına çıkmıştı! 68 yaşındaydı Özgüven!.
Kamu hizmeti içinde, halk için hapis yatmak da vardı.
Kararı halk değil mahkemeler veriyordu. Seçimin temyizi yoktu. Mahkeme
kararlarının temyizi vardı. Yanılabilirler diyedir zahir!
Dilerim yanlış düzeltilir..
Köşe yazılarında titizliğine, dürüstlüğüne herkesin kefil olduğu bir kimliktir
Osman Özgüven! Adli bir hataya karşı yargısal yolları sonuna kadar yürüyecektir.
Alnının akıyla çıkmasını dilerim.
On iki eylül faşizmi döneminde, Fatsa'da bir Terzi Fikri vardı! Fikri Sönmez
Fatsa Belediye Başkanı idi. Hizmet anlayışı benzerdi. İşkenceler altında ölmüştü!
Bu ülkede her seçim döneminde üç bini aşkın belediye başkanı seçilir.
Sonraki döneme, hizmet yarışında kaç Osman Özgüven adı kalır? Kaç Terzi
Fikri'nin adı anımsanır?
Halka hizmetin bedeli ağırdır!
Hizmetin değil siyasetin yarıştığı yerlerde daha da ağırdır!
Bedelini onurla ve ömürle karşılamak zorunda kalınır.
Deveyi havudu ile götürenlerin sırtları sıvazlanır!
Bedava kömür dağıtanların “..anasının adı, babasının adı..” hiç sorulmadı!
Bedava su dağıtanların yolu kesildi.
Bugünler de gelir geçer! Her gecenin ardı gündüzdür!
Sağlıcakla kalın.. Hasip ÖZTÜRK

*Hasip ÖZTÜRK, Türkiye/Bursa *

12 Aralık 2012 Çarşamba

ULUDAĞ

ULUDAĞ
'Uludağ' adı, Keşiş Dağı' na nasıl ad olmuştur?
Dr.Osman Şevki Uludağ adını kaç kişi anımsar? Ya da duymuştur?
Osman Şevki Uludağ Bursalı'dır. 1889 yılında Bursa'da doğmuştur. Bulgaristan göçmeni
Kamburoğulları ailesinin oğludur. Orta öğrenimini Bursa'da yapmıştır. 1905 yılında Askeri
Tıbbiye'e girmiş 1913 yılında doktor yüzbaşı olarak mezun olmuştur. Balkan Harbine, Çanakkale Savaşına,
 Birinci Dünya Harbine ve Kurtuluş Savaşına askeri hekim olarak katılmış bir gazidir. Türkiye'nin ilk radyoloji uzmanlarından biridir.
Dr. O.Şevki Uludağ'ın başka ilkleri de vardır. Tıp Tarihi ile ilgili yazılar yazan ilk Türk hekimidir. Osmanlı ve Türk Tıp Tarihi'ni yazan bir
 bilim adamıdır. Türkiye Turing Kulü-bünü'nün kurucularından ve ilk başkanıdır. Tıp Tarihi Kurumu'nun kurucusudur. Konser-
vetuarın kuruluş yasası hazırlanırken Türk musikisini de kapsaması için savaş vermiş
bir müzisyendir. Bestekardır, derlemecidir, yazardır, araştırmacıdır. Üç dönem Konya milletvekilliği yapmış bir siyasetçidir.
Yazdığı kitaplar arasında Osmanlı Tababeti; Harb-i Umumide Tıbbi Tecrübeler; Yeşil Camii; IV. Mıntıka Etibba Odası;
 Uludağ Tapınakları Keşişleri, Dervişleri; Tanzimat ve Hekimlik; Çocuklar, Gençler, Filimler; Osmanlı Devrinde Türk Hekimliği vardır.
Küçük kitap- risale tarzında da 13 eser bırakmıştır ardında.
Bir Türk Sanat musikisi üstadıdır. 120 civarında bestesi vardır. Genç Osman Türküsü'nü
derleyen kişidir. Türkocağı'nda musiki dalında çalışmış ve Türk Musiki tarihinde önemli bir isim olmuştur.
Musiki Federasyonu kurucularındandır.
Osman Zeki Üngör'ün İstiklal Marşı bestesinin “ Carmen Silve” valsinden, Cemal
Reşit Rey'in Onuncu Yıl Marşı'nın da Jean Jacques Rousseau”nun Le Devin du
Village operasından alınma olduğunu ileri sürecek kadar derin bir musiki kültürüne sahiptir.
Özetlemeye çalıştığım üzere, Dr.Osman Şevki Uludağ çok yönlü bir Bursalı'dır. Birçok alanda ilktir.
 Sürekli ve titiz çalışmasından ötürü, rahatsızlanmış ve Binbaşı rütbesinde malulen emekli olmuştur.
 Boş durmamış ve hekim olarak sivil görevler üstlenmiştir.
Osman Şevki bey, 1925 yılında yine Bursa'dadır. Coğrafya Encümen azaları ile Keşiş Dağı' na tırmanmışlar. 
Arkadaki 2545 m yükseklikteki zirveye kadar çıkmışlar. Bu çıkışı
dağcılar ilk tırmanışlardan biri olarak niteler.
O. Şevki Bey, Keşiş Dağı'nın heybetinden etkilenmiştir. Dağın yüceliğini belirtmek
için, adının ULUDAĞ olmasını önermiştir. Bu öneri kabul görmüş ve Keşiş dağının adı Uludağ olmuştur.
 O gün bu gündür Uludağ, Uludağ adıyla anılır olmuştur.
Dr.Osman Şevki Uludağ, Uludağ'ın isim babasıdır.
Soyadı Yasası çıkınca, soyadını Uludağ olarak almıştır.
Dr.Osman Şevki Uludağ, bir tıp tarihi araştırmacısı olarak Yıldırım Darüşşifa
Hastanesi'nin, Osmanlı'nın Anadolu'daki ilk hastanesi olduğunu da saptamıştır..
Rahmetli, anılarını not etmiş. Torunları, buldukları bu anıların toplumla paylaşıl-
masını gerekli bulmuşlar. Torunu İrem Ela Yıldızeli “Büyük Dedem Dr. Osman 
Şevki Uludağ” adıyla anılarını Pan Yayıncılık vasıtasıyla 2010 yılında yayınlamıştır.
Dr.Uludağ, yaşadığı dönemin gözlemcisi ve tarihin tanığıdır! Torun İrem Eda Yıldızeli, 
Büyükdedesi'nin musiki ile ilgili notlarını, derlemelerini ve görüşlerini de “ Bir Kültür Savaşçısı
salı Dr.Osman Şevki Uludağ Musiki Yazıları” adıyla Pan Yayınları arasında yayınlamıştır. Birikimini toplumla paylaşmıştır..
Dr. Osman Şevki Uludağ, l964 yalında hakka yürümüştür.
Naçiz bedeni Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprak olmuştur.
Beyin ürünleri ve eserleri yaşamaktadır.
Geçmişini bilmeyenler, geleceklerinden emin olamazlar.
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

4 Aralık 2012 Salı

ECDAT DEDİKLERİ

ECDAT DEDİKLERİ
Muhteşem Yüzyıl, karşılıklı atışmalara ve çekişmelere sebep oluyor!.
Sayın Başbakan,” Ecdadımız” dediği Muhteşem Süleyman'ın harem hayatından
rahatsız olmuşlar. Kalemşörleri hemen harekete geçmişler! Ecdadımız ömrünün
otuz beş yılını at sırtında geçirmiştir diye kalem sallamışlar! .
Ecdadımızın gittiği her yere gideriz!” diye devletli ve çerçevelik bir laf
edilmiştir. Diziler “belgesel” değildir. Ticari bir maldır. Alıcılarına, seyircilerine
renkli, maceralı ve heyecanlı görünmelidir! Eskiden “ renkli, türkçe, sinemaskop,
36 kısım tekmili birden” diye reklam edilirdi. Öyle olmalı ki “ reyting” yapsın!
Para kazandırsın! Dizi dediğin böyle bir şeydir..
Bu diziler bir kültür satışıdır! Eskiden sinemalar, televizyonlar Amerikan
filimleri gösterirdi. Dünya Amerikan tarzı yaşamı bu filimlerle tanımıştı..Şimdi
onların yerinde yerli diziler at koşturuyor! Bundan gocunmanın gereği yoktur!
Dünyanın üçte birinde müşterileri vardır. Müslüman ülkelerde, Arap ülkelerinde,
Orta Asya'da Türki devletlerde sıklıkla ve merakla izlenmektedir.
Bu yaz Orta Asya ülkelerini ziyaret eden bir dostum, gençlerle çok kolay Türkçe
anlaşabildiğini söyledi. Çok şarşırmış! “Siz Türkçeyi Türkiye'de mi öğrendiniz?”
diye sormuş. “ Hayır burada, dizilerden öğrendik.” demişler! Türk dizilerinın oynadığı
günlerde sokaklar boşalırmış! Memati ile Polat Alemdar çok sevilirmiş. Herkes onlar
gibi konuşmaya özenirmiş! Yazık ki, dizide Memati'yi öldürdüler!..
Kim kimin ecdadıdır orasını bilmem!
Osmanlı, ülkeyi devşirmeler eliyle yönetti! Türk ve Türkmen halkı yönetimden
dışladı. Çoğunca padişah karıları da, padişah anaları da devşirme asıllıdır. Padişahları
ecdat sayanlar, padişah analarını da ecdat bilirler herhalde! Elmayı soyup yemeye
benzemez bu işler!
Hürrem Sultan, daha ilk günde, “bayılma” numarasıyla Sülüman'ı kafese koymuştu!
Zeki bir kadındı. Bazılarının ecdadını öyle idare etmiştir ki, kendisine nikah bile
kıydırmıştır. Nikahlı tek padişah karısı ve padişah anası sayılır!Kızını Rüstem Paşa'ya
verdirecek, sonra da sadrazam yaptıracak kadar beceriklidir. Pargalı İbrahim'i sadrazam
iken, Şehzade Mustafa'yı Süleyman'a boğduracak kadar entrikacıdır!
Ecdat Süleyman, bu dolmaları “hık!” demeden yutmuştur!
Yavuz Sultan Selim kendini halife ilan eden ilk padişahtı! Kanuni Sultan Süleyman
ve II. Selim otomatik olarak halife sayıldılar. Son Abbasi halifesi III. Mütevekkil'in
Halifeliği ne derece meşru idiyse, bunların halifeliği de o derece meşru idi..
Muhteşem Süleyman ilk Viyana Kuşatması'ndan sıfır puanla dönmüştü!
Aslında bu Osmanlı'nın fetih çağının da sonu anlamına geliyordu.
Sarı Selim namıyla tahta geçen II Selim, Osmanlı'nın fren balatası olmuştur!
Allah!Allah!” diye gittikleri yerden, II. Selim'den sonra “Allah allah! Allah allah!”
diye şaşarak dönmenin ilk adımlarıydı. Halen de “Avrupa Birliği'nin” kapısında sıfır
çekmekteyiz!
Bırakın dizileri çekenler çeksin! Siz isterseniz “ belgesel” yaptırıp ecdat bildiklerinizin
tarihlerini yayınlarsınız-! Bunlar televizyon yayınıdır! Okul değil, seyirliktir! Hem işe
yarıyorlar! Halk ciddi işlerden, işlerin kötüye gitmesinden uzaklaşıp hayal alemine dalıyorlar.
Oylarını esirgemiyorlar! Daha ne istiyorsunuz?
Dede Fatih Sultan Mehmet, devlet düzeni gerektirdiğinde “kardeşlerinizi öldürün!”
demişti. Torun Süleyman bu işleri sağlığında halletmiş!. Oğul Sarı Selim'e kılçıksız teslim
etmişti tahtı! Hürrem öyle istemişti! Ömrü bunu görmeye yetmedi, istediği olmuştu!
Eski Karaman Beyliği halkı Osmanlı'yı sevmezdi. Osmanlı da bunu bildiği için yöre
halkını Balkanlara, adalara ve uçlara sürmüştü! Balkan harbinde soykırıma uğrayan Türkler
onlardı! Sağ kalanlar “ göçmen “ diye döndüler. Kalanlar da onlardandı!
Ecdadımız sözü, bana sevimsiz geldi!
O Ecdat oğluna kıydığı gibi, halkına da kıymaktan geri durmamıştı!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK