27 Kasım 2012 Salı

SABIRTAŞI

SABIRTAŞI
Öğretmen sabırtaşıdır..
Kızmaz, kızarsa belli etmez!
Bakışıyla, beden diliyle yanlışı gösterir!
Gençliğin en hırçın dönemini yaşayanlar, öğrencileridir!
Öfkelidirler! Sabırsızdırlar, arsızdırlar, gürültücüdürler.
Ben mezkezcidirler.
Ana, baba, polis bunlarla baş edemez! Öğretmenler başederler!
Onlara sabrı, sükuneti, saygılı olmayı, dürüst olmayı, kurallara uymayı öğretir.
İçinden öfke nöbeti kabarsa bile, güler yüzle öğrenciye yaklaşır!
Öfkesini firenler! Öz veriyle, şefkatle yaklaşır!.
Öğrenci öğrenmek istemez! Onu öğrenmeye ikna eder!
Evde kendi çocuğuna gösteremediği tahammülü, başkalarının çocuklarına gösterir!
Öğretmen ilkelidir! Doğru bildiğinde direnir! Direndiği için tepki görür!
Siyaset öğretmeni sürer! Cezalandırır! Meslekten atar!
Veliler öğretmeni gün gelir tehdit eder! Eli eriştiğinde döverler!
Bu memlekette başına yular takıldığı olmuştur!
Terörist, emellerine engel gördüğü öğretmeni vurur, öldürür!
Okulunu yakar!
Okullar yine öğretmensiz kalmaz!
Öğretmen öğrencisini, okulunu korumak için canını hiçe sayar!
Teröriste direnir! Eşkiyaya direnir! Gericiliğe direnir!
Yarının nesilleri ona emanet edilmiştir!
Yeni nesiller onun eseri olacaktır!
Herkese, herşeye karşın böyle olması için çabalar! Zorlar, zorlanır!
Gün gelir herkesçe horlanır!
Öğretmen büyük insandır! Eli öpülür!
Öğretmen küçük memurdur!
Maaşı azdır.
Hergün bakımlı, kıyafeti düzgün, beyni parlak olsun istenir!
Birine zam verilse, ardında yüzbinler vardır.
Öğretmen niceliğe kurbandır!
Bütçede yeri cami hocasından sonra gelir!
Camilerde siyaset yapılır, okullarda siyaset yasaktır!
Yasaktır denilse de, siyaset yapılması için herşey yapılır!
Dört dörtle çarpılır, toplanır, çıkarılır, bölünür, sonunda siyaset çıkar!
Ali cengiz oyunlarına açıktır!
Öğretmen bununla da uğraşır!
Yüzbinlerce öğretmen adayı atama bekler!
Okullar öğretmen bekler!
Bütçe olanakları atamaya engeldir!
Üniversitelerin temel birimleri bir bir kapanır!
Öğretmenlik sertifikası verilmiyor diye kimse tercih etmez oldu!
Var bu işte bir bir karmaşa!
Öğretmen sabırtaşı!
Sabırtaşı da çatlar! Sabrın da sonu vardır!
Öğretmenler gününüz kutlu olsun!
Neyi kutluyorsun diye sormayın!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

20 Kasım 2012 Salı

GUZZA OLMASIN

GUZZA OLMASIN
Bugün Gazze'si, 1948 öncesinde ve sonrasında İsrail'in, yurdundan sürdüğü
Filistinlilerin sığındığı, son topraklardır...
Vaktiyle Hülagü'nün Moğol askerleri, Erzincan, Sıvas ve Kayseri dolayında
yaşayan göçebe Türkmenleri vurmuştu. Kısa zamanda iki yüz bin Ağaçeri Türk, kılıçtan
geçirilmişti!(MS:1256) Ölümden kaçan Türkmenler, o zamanın Kölemen toprağı Suriye'nin güneyine,
Akdeniz kıyılarına sığınmışlardı. Bugün adı Gazze olan topraklarda, kırk bin
çadırlık bir Türkmen nüfusu birikmişti!. O yıllarda, müslüman Türk'e, Türkmen denirdi..
Araplar, Türkmenlere Guz-guzlar derdi.
Gazze adı, muhtemelen Oğuzlar demek olan Guzza'dan dönmüş bir kent adıdır.
Beni kafatasçı ilan etmeye meraklı olanlara iyi bir malzeme!..
Bugün Gazze, Filistin halkının direnişinin merkezidir.
Hamasçılar, yörede seçimle gelmiş iktidardır.
Hamas İsrail'e, AB'ye ve ABD'ye göre teröristir.
Türkçesi, İsrail'in düşmanıdır. Öyleyse AB' nin ve ABD'nin de düşmanıdır.
Arkasında İran İslam Cumhuriyeti'nin maddi ve manevi desteği vardır.
Gazze'yi vuran, İran'ı vurmuş olur.
İran, Suriye'nin de destekçisidir. Suriye, İsrail'in şu ana kadar en dirençli ve
kıdemli düşmanıdır. Türkiye'nin de desteklediği bir iç savaşın içindedir. Gücünü
boş yere tüketen bir ülkedir. Yani İsrail'e karşı düşmanlığı yürütecek mecali yoktur.
Geride Gazze kalmıştır. Gazze ekonomik ve siyasi abluka altındadır.
Gazze direnmektedir. Vurulması ve hatta işgal edilmesi gerekir!
Niçin?
İsrail'in asıl niyeti, İran'ın nükleer tesislerini vurmaktır. Nükleer tesisler yanında
İran ekonomisinin güç merkezlerini de çökertmek istiyorlar...
Bunun provası, Sudan'da bir vurkaç ile denenmiştir!
Gazze'ye verildiği sanılan roketlerin güney Sudan'daki fabrikası, İsrail uçakları
tarafından vurulmuştur! Jet uçakları havada yakıt ikmali yaparak roket fabrikasını
yerle bir etmişler. Dünyanın gıkı çıkmamıştır!.
Sıra İran'a gelmiştir.
Bir ayağı Malatya Küre'de bulunan füzesavar sistemiyle, İran füzelelerine karşı
İsrail koruma ağına alınmıştır. İran füzeleri, havada yakalanacak ve imha edilecektir!
Suriye iki eliyle, kendi ardını koruma derdine düşürülmüştür!
Gazze işgal edilecektir!
İsrail, Iran'ı vurduğunda, ayağına dolaşacak taşlar kalmasın istiyor!
İsrail'in gaddarlığı altında sakladığı budur.
ABD, 'İsrail'in kendini savunma hakkı vardır!' diyor.
Türkiye, zaten Suriye'yi iç savaşa sürükleyenlerin yanındadır!
ABD, AB, TR, bir kısım Arap ülkeleri İsrail'in ardındadır.
Bakmayın siz Sayın Erdoğan'ın Mısır'ı kurtarırken söylediklerine!
Dediği ile yaptığı birbirine uymamaktadır!
Bir yandan can düşmanı gibi davranıyor, öte yandan radar sisteminin
en önemli ayağının Türkiye'ye kurulmasına izin veriyor. İsrail'in en dirençli
düşmanını dizlerinin üstüne çökertiyor!
Hangisi doğrudur?
Gazze ablukasını yıkma girişimleri tamamen bir gösteriydi.
Dokuz Türk vatandaşı, boşuna can vermiştir!
Yiğidin aynası yaptığı işlerdir!
Söylediklerine boşverin! Kükremelerine aldanmayın!
ABD'nin dediği olur! Bunlar birer ABD projesidir.
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

13 Kasım 2012 Salı

ÇIVGAR

ÇIVGAR
Danışıklı döğüş, kayıkçı kavgası, çıvgar, şike, muvazaa, takiyye aynı
anlama gelir.. Sözcükler farklı oluşları anlatırlarsa da, ortak nitelikleri düzmece ve
yapmacık oluşlarıdır. Amaca varmak için kandırmayı anlatır!..
Yapmacığın, iki yüzlü davranmanın, siyasette yeri vardıor. Bir kere politika sözü
çok yüzlü demektir! Ortaçağda İtalyan düşünürü ve yöneticisi Niccole Machiavelli,
Prens adlı kitabıyla siyasetçilere tavsiyelerde bulunmuştur. Amaca götüren her
aracın mübah olduğunu, devletin sorgulanmaz olduğunu tavsiye ve telkin etmiştir..
Yüzyıllar öncesinin tavsiyelerine, gümüzde de uyulmaktadır..
İki yüzlülük siyasettir!
Futbol gibi seyirlik ve para kaynağı sporlarda şike yapılmıyor mu? Önceden
belirlenmiş bir sonucu, iki tarafın elbirliğiyle gerçekleştirdiği; düzmece yarışa şike
denmiyor mu? Seyirciler gerçek bir yarışa para ödediklerini sanırken, şikeciler malı
götürüyorlar.
Bu toplu dolandırıcılıktır!..
Danışıklı döğüş, kayıkçı kavgası, çıvgar, muvaza görünüşte bir kavgadır. Yalandan
bir çekişmedir. Kargaşı çıkarırlar, o sırada seyircinin cepleri boşaltılır. Aman kimseye zarar
gelmesin diye. Bu kavgayı ayırmaya girişenler gerçekten soyulur! Atalar “dayağı aracılar yer!”
demiştir. Soyulduğunun yanında, yediği kaza yumrukları da cabasıdır!
Çıvgar güreşteki şikedir. Bir grup güreşçi, en iyi pehlivanı safdışı etmek için anlaşır!
Bir kısmı iyi pehlivanı yorarken, yapmacık yenilgilerle ötekiler, hasmını diri olarak üstüne
salarlar! Çıvgara düşen pehlivan iflah olmaz! Çıvgarcılar parsayı ve bahşişleri üleşirler!
Kumarcı bitirimler de çıvgara adam düşürürler. Paralı bir kumarbazı aralarına alıp
sövüşlerler! Hepsi ona karşı oynar! Kazandıkları ortaktır. Çıvgara düşen kumarcı, ortada
dönen parayı kaybedendir!...
Muvaza, hukuk dilinde, niyet ettiği sözleşmeden başkasını yapmaktır! Bağışladığı malı,
satış gösterir! Hak sahiplerinin haklarına erişmesini önlemek ister!
Hepsi hukuka, ahlaka aykırı eylemleri anlatır!....
Takiyye siyasetteki çıvgarın, şikenin adıdır. Daha geniş kapsamlıdır. Takiyyeci olduğundan
başka görünendir. Yani olduğu gibi değil, olması gerektiği gibi olandır! Dinde buna münüfıklık
denir. Takiyyeci kendini oynamaz. Rol yapar. Oynaması istenen kimlik ve kişiliğe bürünür!
Baştan başa davranışları, sözleri ve eylemleri roldür. Yalandır!..
Kandırılan halktır! Partiyi oluşturanlardır! Partiye oy verenlerdir. Seçmenin oy verdiği;
halkın hoşlandığı gönüşteki kimliktir! Oysa o gerçek kimliğiyle ve fikriyle ortalıkta dolaşan
değildir. Tiyatro sanatçısı gibi kendine biçilen rolü oynamaktadır..
O bir demokrasi dolandırıcısıdır!
Halkı cezbedecek tavırlar sergiler! Yer yer efelenir, yiğitlenir! Cesur ve atak, korkusuz
görünür! Acıması yoktur! Rolüne zarar verebilecek herkes hasmıdır. Yok eder!
Kendisine o rolü verenlerin emirlerini yerine getirir!
Zamanı gelinceye kadar gerçek kimliğini ve gömleğini gizler!
O zamana kadar, söylemesi gerekenleri ölçülü seçer!
Önceden söyledikleri ayaklarını dolanır! İnkar eder! Yaptıklarını perdeler! İyi şeyler
yaptığını söyler! İletişim kanalları bunları şişirip yinelerler! Hıh deyicileri, aynı cümleleri
yinelerler! Sade yurttaşlar tekrarlanan bu sözleri beğenir ve inanırlar!
Şaşmaz doğrular sanırlar! Gönlündeki kahramanın yerine koyar! Ona destek ve oy verir!
Sevgileri coşkuludur! Samimidir! Göze batan yanlışlarını bile görmezden gelirler!.
Ekonomiyi överken, enflasyonu yenerken, zamların ne diye sırtına yüklendiğini düşünmez,
sorgulamazlar! Gözleri, gönülleri bağlanmıştır.
Takiyyeci yalan söyler! Bugün söylediğini yarın inkar ederler! İki adım ileri, bir adım geri
atarak yürürler! Ayarlı haber kanalları, onları öve öve bitiremezler! Parsadan onlara da
pay dağıtırlar. Şimdi zaman ol zamandır!
Birisi “bozar”, ötekisi “düzeltir!”
İki başlılıktan söz edip efelenir! Ertesi günü uyum içinde çalıştıklarıyla övünür!
Biri yasaklar, ötekisi çözer! Biri “sap gibi dikilir” ötekisi, uzaklara sığınır!
Bunun adı takiyyedir! İki yüzlülüktür! Münafıklıktır! Kimin umrunda?
Amaca götüren her yol mübahtır!
Nereye kadar?
Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK

6 Kasım 2012 Salı

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Basın özgürlüğü
Anayasa'nın basın özgürlüğü maddesi “Basın hürdür, sünsür edilemez.” diye başlar!
Basın hürriyeti, düşünce ve kanaat hürriyetinin, haberleşme özgürlüğünün işlediği bir düzende yaşar. Düşüncelerini, kanaatini herkesin, çekincesiz olarak; söz, resim, yazı ves yollarla açıklayabildiği bir düzende, basın özgürlüğü yaşar..
Kanaat sahibi olmak, kanaatini ve düşüncelerini açıklayabilmek, haberleşme
özgürlüğünün işlemesi Anayasa güvencesi altındadır.
Bir de sansür denilen öcü var. Kişilerin, kurumların ya da toplulukların kanaat ve düşüncelerini, önce devlete danıştığı sistemdir. Devlet izin verirse açıklar, izin
vermezse susar! Buna sansür diyorlar..
Özgürlüklerin Anayasa güvencesine alınması, özgürlükleri işlemez kılan sansürü
önlemek içindir. Sansür varsa, her türlü yayın, haber, yazı, resim, film, tiyatro eseri,
kitap devletin izni olmadıkça yayınlanamaz..Şimdi “sansür” denilen örtü, sadece
yasayla belirlenmiş, kamu düzenini koruyan sebeplere bağlıdır. Yani bunlardan birine
takılmadıkça, sansür edilemez..
Bunun aksi olmaz mı? Olmadı mı? Pekala oldu!
Anayasa'nın bu amir hükümlerine karşın, basbayağı sünsür fi'ilen işlemiştir! En büyük
basın gruplarından birisine, “vergi incelemesi” yaptırılmıştı. Altından kalkılamaz
vergi borçlarıyla yüklenmişti. Sonuçta “ Ay kurtulmuştu!” ama “grup” ne çekmişti!
Elindeki basın araçlarını, satmak ve küçülmek zorunda kalmıştı! Hükumeti eleştirmenin bedelini pahalıya ödemişti! Bu etkili bir sansür değil midir?
Bunu görüp yaşayan diğer basın kurumları “edeplenme” zorunluğu duymamış mıdır?
İktidarın istemediği köşe yazarı için patronuna “kurtulun!” diyen devletlinin isteği
karşısında, o köşe yazarının işine devam etmesi mümkün müdür?
Basının zorunlu ihtiyaçlarının temininde yaşanan yapay güçlüklerle, “edepli basın”
yaratılmıyor mu?
Sivri gazetecilerin “terörist” diye, belirsiz süreli hapse tıkılması, bir sansür aracı
değil midir?
Eleştirileri, kişiliğe saldırı sayıp “maddi-manevi tazminat” davaları ikame etmek
bir baskı aracı değil midir? Bunları gören gazetecinin, köşe yazarının düsünce ve kana-
atini yazmaktan çekindirilmesi, apaçık sansür değil midir?
Allahtan Yargıçlar var!
Yargının, kuvvetler ayrılığında bağımsız ve yansız bir güç olduğunu unutmayan
yargıçlar! Davacı Recep Tayyip Erdoğan, davalı Oktay Ekşi'dir. Tazminat istemi red
edilmiştir. Yer, Ankara 9.Asliye Hukuk Mahkemesi...
Karar bir hukuk dersi niteliğindedir!
...Demokratik bir toplumda ifade özgürlüğü (...) yöneticilerin veya kamu
makamlarının hoşuna gidecekleri söylemek hakkı değildir, hertürlü düşünceyi
açıklama özgürlüğüdür. Düşünce ve düşünceleri açıklama özgürlüğü, demokratik
süreçte önemli bir yer tutmaktadır. (...) Eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı
ve incitici olmasının doğal olduğuna (...) Gazetecilerin yaptığı her eleştirinin suç
sayılıp manevi tazminata hükmedilmesi halinde, mahkemelerin sansür işlevi
göreceği ve basının temel hakkı olan basın özgürlüğünü ortadan kaldıracağı
gözden ırak tutulmamalıdır. (..)
Hani, bir Romalı haksızlığa uğratıldığında “Roma'da hakimler var!” sözünden
güvence duyarmış. Tüm dönüştürme çabalarına karşın, Türkiye'de hakimler var!
Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamayı bile yasaklamayı bir güç denemesi sayanları, demokrasi inancımız pişman edecektir!...
Sağlıcakla kalın.... Hasip ÖZTÜRK