Milli
Güvenlik Kurulu, 2004 yılında, “Fetullah Gülen Cema'ati'ni”
bitirme kararı
almış. Elbette
alır. M. G. Kurulu 'devletin milli güvenlik siyasetinin tayini,
tesbiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararlarının alındığı'
bir anayasal kurumdur.
Tavsiye
kararları deyip geçmek yanıltır insanı. Bu kurula C.Başkanı,
Başbakan,
G.K.Başkanı,
kuvvet komutanları, J. Genel Komutanı, Savunma, Adalet, İçişleri,
Dışişleri
bakanları ve
başbakan yardımcıları katılır.Gündemi
C.Başkanı ve Başbakan belirler.
Verilen
ortaklaşa kararlar ' devletin milli güvenlik sistemini' belirler.
M.G.K. Kararı
devletin en yüksek
organlarını temsil edenlerin ortak kararıdır.
Burada
öncelikle devletin “düşman, tehlike, saldırı”
tanımları belirlenir.. Bu tanıma
ve öngörülere göre devletin iç ve dış güvenliğini
sağlayacak önlemler alınır.
Türkiye'nin silahlanması, silah gamı, kuvvetlerin konuşlanması,
eğitimi, nitelikleribuna cevap
verebilecek şekilde planlanır. Genel Kurmay savunma ve saldırı
planlarını buna öngörülere
göre hazırlar. Güçlerini buna göre konuşlandırır, eğitir ve
silahlandırır.
Belli ki
2004 yılında, M.G.K. milli güvenlik konseptini “F.Gülen
Cema'ati'ni” iç ve dış
güvenliğe tehdit ve tehlike olarak görmüştür. Kararın altına
atılan imzaların da anlamı budur.
Kararı verenler anayasal görevlerini yapmışlardır. Bu karar
sebebiyle imza koyan kimse
kınanamaz ve suçlanamaz...
Kurul'da
alınan kararları değerlendirmeyen, sümen altı eden hükumetlerin
özürü olamaz. Aksine,
görevini sakvaklamak ve ülke güvenliğini tehlikeye düşürmekle
suçlanabilir! M.G.K.
Kararını uygun bulmamışlarsa, yeni bir kurul toplanır ve yeni
düşman ve tehlike konsepti
belirlenir.
O dönemde,
MGK. oybirliği ile 'irticaı' tehdit görmüştür. F.G. Cema'atini
bitirme kararına
varmıştır. Ama karar yerine getirilmemiştir. Bugün, bu irticai
tehdit, hükümet olan ' irticanın
odağı olan' siyasi görüşü tehdit edebilecek bir güce
erişmiştir.
Hükumetin bu
kararı sümen altı etmesi, siyasi sorumluluk getirir. Bu konu özel
yetkili mahkemelerin önüne taşınacak mı? Karar
sebebiyle taşınmamalıdır. Ama kurul kararlarını sümen altı
eden, güvenliği tehlikeye sokan
yürütme sorumluları için durum farklıdır. Görev
savsaklanmıştır.
Geçmişte
TSK'nin en üst düzeyinde, görev yapmış komutanlar, özel yetkili
savcılar ve yargıçlar
tarafından soruşturulmuş ve koğuşturulmuştur. Ağır cezalar
verilmiştir. Kararları
Yargıtay onamıştır. Merhum Adnan Menderes'i de bir mahkeme
yargılamıştı. Verilen ölüm
cezası, Yargıtay'ca onanmış ve infaz edilmiştir..
Kamuoyu,
halk bu kararı vicdanında meşru sayabildi mi? Sayamadı. Devlet
meşru sayabildi mi?
Sayamadı. Merhum Menderes ve arkadaşlarına özel mezaklık-şehitlik
yaptılar. Önüne
gidip saygı duruşunda bulundular!
Görevini
adam gibi yapmış, onca görevli balyoz yedi! Ağır cezalara mahkum
edildi. Hapiste çürüyorlar!
Onlar da görevlerini yapmışlardı. Hem de bugünün siyasetini
yürüten hükumetlerle
birlikte çalışmışlardı. Verilen kararları vicdanında adil
bulunlar var mı? Goygoyculara
sormuyorum. İçine sindiren var mı?
No'lacak
şimdi? Emsal kararlar da var! Bunları da aynı özel savcılar
soruşturur, dava açarsa; aynı özel mahkemeler yargılarsa, ne
olur? İçeride karşılıklı tavla oynarlar!
Yanlış
yanlıştır! Yanlışlar düzeltilmelidir. Mahkum edilen o değerli
insanların itibarı iade edilmeli,
zararları karşılanmalıdır. Özür de dilenmelidir!
Ne oluyor?
İrtica, irtica ile yarışıyor! Mülkün
temeli Adalettir! İnsanlık iflas etmediyse, herkesin itibarının
korunması ve iadesi farzdır.
“İrticanın odağı olmuş” bir siyaset, bunları
yapabilir mi?
Bekleyip
göreceğiz! Demoklesin kılıcı, yukarıda sallanıp duracak!
Sağlıcakla
kalın....
Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder