Yörükler
kadınlara, kadınlarına saygılıdır.
Yaşlanmış
ve vaktiyle sözünü geçen kadınlara 'karıbey' derler.
Beye gösterilen saygı ondan
esirgenmez!
Daha fazla saygı ve özen gösterilir...
Yörük
erkeğinin sesi gür çıksa da, karısının sözüne kulak verir.
Anası varsa, son sözü o söyler!
Kadınlar
gelenek ve göreneklere uyarlar! Cemiyetle ilişkileri daha
sınırlıdır. Söyledikleri hayatın olağan akışına uygundur.
Ortak aklın ürünüdür! Kadının sözünün geçgel olması
bundandır...
Şiirde,
öykülerde, türkülerde Yörük kadınlarına sataşmalar eksik
değildir. Kimi över, kimi yerer!
'Ne
erik bilir, ne koruk! ' derler. Bu sadece kadınlar için
değildir.Yörükler için genellenir!
Yörüğün
işi hayvancılıktır. Her sorununu, inceliğini bilirler. Yerleşik
olanlar da hayvancılığı
bilmezler.
Yörüklerın sebzeciliği, meyveciliği bilmemesi doğaldır..
Erikten, koruktan anlamazlar, bir kere tadınca
öğrenirler!..'Erikten odun olmaz, yörükten kadın olmaz!'
sözü bir eleştiridir. Bazıları bunun Yörük kadınlarını
aşağıladığını düşünür. İlgisi yoktur! Bunu söyleyenler,
oturak olmuş eski yörüklerdir! Bir tür özeleştiri yaparlar!..
Oysa..Yörük
kadınının bilgisi ve görgüsü yaşadığı ortama göredir..
Çadırını
kurar, ateşini yakar, kuzularını güder, çocuğunu dağ başında
kendi kendine doğurur! Koyununu keçisini sağar. Yoğurdunu çalar.
Peynirini mayalar. Yağını, ayranını,keşini ayırır. Peynirini
yapar. Tulumlara basar! Dağın başında bulduğu su da yunağını
yur! Alığını kurutur! Halısını, kilimini dokur. Geleneksel
yanışlarını, halıya, kilime ressam inceliğiyle oturtur.
İplerini kendisi eğirir. Kök boya
ile
çeşitlenini boyar. Renk renk boyanmış ipliğe 'çeşit' derler;
halıyı, kilimi düğüm düğüm dokur!..
Hem
çocuklarını büyütür, hem kuzularını! Davarını güder! Her
işe yetişir. Yaşadığı ortamda
bilmediği
iş yoktur. Hepsini becerir. Danışacağı kişiler sınırlıdır.
Buna karşın yaparak, yaşayarak gerekenleri çabuk öğrenir..
Yabanda
yürümenin bile yöntemi başkadır! Dizden bacakları bükerek,
ayakları kaldırarak yürünür!
Yoksa
ilk taşa, köke ayağı takılır ve tökezler! Şehirde yaşayanlar,
neredeyse ayak sürüyerek yürürler!
Yol
düzdür ve takılacak nesne azdır. Yine de tökezleyenler olur!
Yörüğün
çadırında elektrik yoktur. Doğalgazı yoktur. Hatta gazyağı
yoktur! Yakacağı odunu, çırayı.
Çalı-çırpıyı,
kırgıyı kendisi toplar.. Ateşini, çırasını kendisi yakar!
Yörüğün kombisi, sobası, musluklu
çeşmesi
yoktur! Suyu kazanda ısıtır. Çadırın duldasında yıkanır!
Olmadı dereye iner, sovuk suda arınır. Makinesi yoktur. Yakın
dereye yunaklık kurar! Tokaçla döve döve alığını yur,
arındırır. Alıklarını çalıra a serer, kurutur!
Koyunu,
kuzusu, keçisi oğlağı vardır. Atı eşeği vardır. Köpekleri
vardır. Onlar servetidir. Onlarla sarmaş dolaş yaşar!
Hayvanlarının kokusu üstüne siner. O kokuyla yaşar!
Atına
biner! Çocuğunu sırtına bağlayarak tüm işini görür! Hasta
olma lüksü yoktur! Hasta olursa,
işlerini
görecek yedeği yoktur! Köpeği yal bekler! Eşeği, atı sulanmak
ister. Çadır halkı doyurulmak ister! Keşikçiler, sütün
alınmasını, ayranının verilmesini bekler. İşleri hiç
aksatmazlar!.. Makine düzeni ile yaşama tutunurlar...
Hayvanının,
hasılının baytarıdır. Kocanın, çocukların hekimidir..Onca
otları tanır, ağaçları bilir. Devası hangisindeyse alar,
hastayı, yaralıyı otar. Diriltir. Yaşamın aksamadan sürmesini
sağlar!
Şimdi
bu yaşamı sürdürmeyi başaran 'yörük kadınını' aşağılamak
mümkün müdür? Aşağılamak
isteyen,
kendisini aşağılar!.Onu kınayanlar, onun yaşadığı ortamda
adım atamazlar! Gölgelerinden bile korkarlar! Kurdu var, kuşu var!
Yazı var kışı var! Gündüzü gecesi var! Her türlü tehlikesı
var.Yörük kadını, kendi başına bunların üstesinden gelir.
Yaşamını sürdürür! Yakınlarını mutlu eder!
Yerleşik
olanlar da, yerleşikliğin gereğini bilirler! Biri ötekisinin
emsali değildir!
Yörük
kızı, yerleşik gelini olunca, az zamanda yeni yaşamına uyum
sağlar! Gelinin, kadının hası olur! Aynı sıkıntı, yerleşik
kadınlar içinde geçerlidir. Yörük çadırına gelin olursa, eş
sıkıntıları yaşar.
Sonunda
nasıl yaşanılması gerektiğini öğrenir!
Anılan
kınama sözleri, eski yörüklere aittir. Yerleşik düzene geçince,
eski halini kınar! Yani bir tür özeleştiri yaparlar! Bu
sözlerden alınmaya gerek yoktur..
Ortam
kendi yaşam biçimini belirler! Kendi değer yargılarıyla
yaşarlar! Biri gülü koklar keyif duyar! Ötekisi yeni doğmuş
kuzununu kokusunda gülü algılar! Biri diğerinin dönüşümü,
başkalaşmışıdır!
Alınganlığa
yer yoktur!..
Altmış
yıl önce, babam kızını 'mayam' diye severdi. Maya,
devenin dişisi, anaç olmaya hazır genç
kızıydı!
O dönemde güzelliğin ölçüsü maya imiş! Deve yaşamın ve
geçimin içindeydi. 'Türkmen kızı, katarlar mayayı,
aşar gider'miş!' Mersin Kültür Derneği'nden bir dostum,
mayanın burada işi ne diye
sormuştu!
Saz çalıp türkü söylerken akılları karışmış meğer!
Her
olgu, kendi döneminin değer yargıları ile tartılır!.
Bugün
deve yok! Daylak yok! Maya yok! Katar yok! Gözalıcı göçler
yapılmıyor artık. Develer
yaşamın
ve geçimin dışına düşmüş! Modern jeepler var, kız gibi!
Binek otoları var! Tırlar var! Villalar var! Hayvanlar ağılda!
Pirzola kasapta! Kebap ızgaradadır!...
Ölçüler,
değerler, yargılar ters yüz olmuş! Zaman, zemin değişmiş!
Bırak
Erdik, 'Menengiçten odunu olmaz/ Yörük kızından kadın
olmaz!/ diye türkü çığırsınlar!
O
yörük kızları şimdi, şehirlerin has kadınları, analarıdır.
İş kadını, öğretmeni, mühendisi, yargıcı,
siyasetçisidirler!
Dünyaya nizam verirler! Kim kimi kınayabilir?
Kınanacak
birisi varsa “ Ormana gitsinler!” diyen, paketten tavşan
çıkaranlardır!..
Çağa
aykırı düşenlerdir...
Sağlıcakla
kalın...
Hasip ÖZTÜRK
Saliyazilari.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder