Bu
hafta sonunu Göynük'de geçirdik!
İyi
ki gitmişiz! Daracık bir vadinin içine sığmış ve taşmış
bir Göynük bulduk!
İki
vadi beş tepe üzerine kurulu Göynük derler. Dimdik yamaçlar
üzerinde büyük bir özenle kurulmuş;
tarihi bir şehirdir Göynük!..
Tarih
var! Gazi Süleyman Şah'ın Camisi oradadır. Orhan Gazi'nin oğlu,
Rumeli'nin ilk Fatihi Osmanlı
Şehzadesi, Süleyman Paşa'nın Camisi; 1331-1335 yılları arasında
burada inşa edilmiştir.
Cami'nin
hemen yanında, Çay'ın kıyısında bir de hamamı vardır..
Cami
yapılırken, işçilerden biri taşı kucaklayıp getirir, sonra
kucağında geri götürürmüş! Bu hal Süleyman
Paşa'nın dikkatini çekmiş. Çağırıp sormuş. ' Sultan'ım,
kirliyim!' taşıdığım taşın, bu mübarek
yapıya girmesini istemedim!' demiş.
Bunun üzerine, mimarına önce hamamı yaptırmış!
Eskiden
beri duyarız! Bir Cami inşaatı başlarken, önce hamamı
yaptırılırmış. Çalışanların işe temiz başlayacakları
umulurmuş! Böyle tevatür edilirdi..
Hamam
ile Cami arasında, Cami'ye yakın rahmetli Akşemsettin'in
Türbesi vardır. Türbe
1464 yılında, Fatih
Sultan Mehmet tarafından, Hocası
için yaptırılmış. Türbe altıgen altıgen
planlıdır ve kesme taşla örülmüştür.
Kapıdan girilince,
sağdan birinci sanduka Akşemsettin Hazretleri'nindir.
Kızlarının mezarları, yanındaki
hazirededir..
Göynük
evleri, başlı başına bir tarihtir.
Eski
Osmanlı evleri, burada tüm özellikleriyle yinelenmiştir. Bütün
yapılar aynı tarzda, aynı renkte inşa
edilmiştir. Eskiyen evleri de özgün biçimde yenilenmiştir.1967
Depreminde yapıların önemli kısmı yıkılmıştır. Yapılar
eski ve ortak biçimleriyle, beyaz renkleriyle yeniden yapılmıştır.
Yapıların özgün biçimleri korunmuştur.. Bu biçimde Manavların
çandı-çantı denilen; ağaç aksamın üst üste bindirilmesi tarzının
stilize edilmiş biçimini algıladım. Çubuk mahallesinde özgün
örneklerini gördüm.
Göynük
ilçesi, 1987 yılında ' Kentsel Sit alanı' ilan edilmiştir.
Bu kararla birlikte Göynük ilçesinin şehir dokusu korunmuştur.
1951 yılı İmar Planı'yla belirlenen esaslar korunmuştur. Yeni
yapılan evler de, Osmanlı
evleri biçimine ve tarzına uyarlanmıştır.Bununla
yetinilmemiş, kamu yapıları, okullar, hastaneler, oteller, ticari
yapılarda vb. aynı mimari tarza
uyulmuştur. Göynük ilçesi, ilk Osmanlı yapılarının
sadeliğini, estetiğini ve yaşama biçimini korumuştur. İnsanda
burada yaşama isteği uyandıran bir mimari özelliği ve şehir
yerleşimini barındırır.
Şehre
giren beton, burada düzene uymuştur. Osmanlı evlerinin biçimine,
rengine uymuştur. Şehrin tümü aynı elin ürünü gibidir. Göynük
evleri, Anadolu'da eski Türklerin yerleşme ve yaşama kültürünün
bozulmamış bir örneğidir..Gözü tırmalayan kötü örnekler
görülmez!..
Vadinin
en alt kotundan Göynük çayı, kanal gibi duvarlar arasından,
Sakarya ile buluşmaya akar! Çayın iki yanındaki düzlük şehrin
yollarına, çarşı ve meydanlarına ayrılmıştır. Kamu yapıları,
camiler, hamam,
çarşılar bu kısımdadır. Çarşılar biçim ve yapı olarak
Osmanlı şehirlerindeki çarşıların havasını sürdürür..Şehrin
önemli kısmı % 40'a varan meyilli yamaçlara yayılmıştır. Dar,
arnavut taş döşeli, yollardan çıkılır. Evlerin zemini taş
duvar üzerine kondurulmuştur. Burası denizden çok uzaktır. Ancak
yamaç evleri, martıların konduğu kayalıklar gibi bembeyaz
görünür...
En
yukarıda, üç katlı Zafer Kulesi görülür!
1922'de
Sakarya Meydan Savaşı'nın zafer haberi ulaşınca, Kaymakam Hurşit
Bey tarafından yaptırılmıştır.
Taş temel üzerine altıgen biçimde, üç katlı bir ahşap
kuledir. Göynük'ün simgesidir!
Yörede
Bizans döneminde yerleşmiş Manav Türkleri oturur. Her
nekadar yörenin Osmanlı tarafından
fethi 1331 yılındadır diye yazılıysa da Manav halkıyla
savaşılmamıştır.
On
üç km uzaklıkta Çubuk ve
Sünnet gölleri vardır. Çubuk gölü bir heyelan sonucu
oluşmuş. Çevresindeki
orman ve yel değirmenleriyle çok çekici bir yerdir. Sünnet gölü
kıyısında turistik tesis yapıları varsa da işletilememiştir.
Göynük ve çevresi görülmeye değer bir doğa harikasıdır.
Şehre girerken
sol yamaçta, kayaların arasındaki çöp
setini görmezden gelin artık! Sağlıklı, sakin, gürültüsüz
bir ilçedir Göynük!
Göynük
çarşısında dokuma el sanatları ile tahta işlemeciliği
örnekleri yaygındır. Uğut dedikleri buğday
çiminden üretilmiş, buğday marmelatı, bir gençlik iksiridir!
Yörenin
ürünleri yöre halkı tarafından çarşılarda satışa sunulur.
Ürünler kadın eli ürünü olsa da satış
yerlerinde kadınlar az görülür! Beypazarı gibi kadınlar
ekonomiye henüz el koymamışlar!
Burası
İpek Yolu üzerindedir. Kendi yağı ile kavrulan, görülesi
bir yerdir Göynük!..
Sağlıcakla
kalın...
Hasip ÖZTÜRK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder