14 Mart 2012 Çarşamba

ADI SİYASET

ADI SİYASET
Uludere su yolu oldu!
İktidara yakın olanlar bir bir gidiyorlar! Aile boyu baskılar var.
Bombalama emrini kimin verdiği bir türlü açıklanamıyor!
Otuzlu yılların sonlarına rastlayan Dersim İsyanı'nda CHP'yi bir çırpıda suçlu
bulan, Sayın Başbakan'ın dili, Uludere Bombalamasına gelince tutuluyor!
Belli ki halkın gözünden gizlenen bir şeyler var! Olayı soğutmayı, unutturmayı
yeğliyorlar. Parayla pulla mağdurları susturmaya çabalıyorlar.
Balyoz soruşturması bile bitiriliyor. Uludere soruşturması bitmiyor!
Cumhuriyetin kuruluşu ve izleyen yıllarda yaşanmışları, isyanları teklemeden suçlu
ilan ediyorlar. İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanıp mahkum olanlara itibarlarını iade
ediliyor. Olabilir! Cumhuriyet, Yüz Elliliklerin bile itibarlarını iade etti. Saygın yurttaş olmanın kapılarını açtı. Geçmişte, suçlu görülüp yargılanan ve hatta infaz edilenlere kapılar kapalı değildir.
Tek parti dönemini dile dolayıp CHP'ye saldırmanın dayanılmaz tadını bir yana bırakın!
Orada tarih yazıldı! Orada tarih yaşandı! Toplum bunların bağışlanmasını taşıyacak hoşgörüye
varınca, onlarında itibarları iade edilir. Yeterki, hıyanet çekim merkezi olmasın!
Hükümet kendi kafa yapısına uygun olanların peşindedir. Onları bağışlamanın yolunu
arıyor. Yüzde elli oyla, her şeyin galibi saymaktadır iktidarı. .Cumhuriyeti dönüştürmek istiyor!
Kafasındaki düğümleri, ne bahasına olursa olsun hayata geçirmenin sevdasına düşmüştür!
Yüzde ellinin istediğini herkes istemek zorundadır diyor. Buna kimsenin engel olamayacağını söylüyor! Kırk sekiz saat geçmeden kavga döğüş, 4+4+4 eğitim tasarısı Meclis Komisyonundan
geçiyor. Ana Muhalefet liderinin “ Eşkıya güpe gündüz meclise inmiş!” mealindeki yakınmasına bakılırsa; komisyon kararı uzlaşmayla değil, kaba kuvvetle geçirilmiş!
Yani muhalefete oy veren yüzde elli döğülerek, karar geçirilmiştir!
Topluma vaad edilen ileri demokrasi bu olmalı! Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce'nin deyimiyle, ileri demokrasinin faşizm olduğu anlaşılmıştır...
Sayın Başbakan, sürekli Tek Parti Yönetiminde geçen yılları eleştirmektedir.
1950 yılında iktidar olan Demokrat Parti liderleri, tek parti döneminin liderleri değil miydi? Başbakan, bakan, Meclis Başkanı, milletvekili değil miydiler? Alınan kararların altında imzaları,
rızaları yok muydu? Eylemde ortak değil miydiler?
Şimdi, iktidarın lideri tek parti sürecine giden yola girdiğinin farkında değil mi?
Milletvekillerinin, Türkiye'nin milletvekili gibi değil, liderin milletvekili gibi davrandığını görmüyor mu? Meclisin özgür iradesi yürümekte midir?
Geçen hafta Danıştay'ın bir dairesinin hakimlerinin yarıdan çoğu değiştirilmedi mi? Yetkili savcı,
MİT yöneticilerini soruşturmakta ısrar ederse, açılacak davaya bakacak Danıştay Dairesi, hakimleri değiştirilen daire, değil midir?
Hani yargı bağımsızdı? Hani yargıçlar istekleri dışında tayin edilemezdi. HSYK'dan, Danıştay
Başkanı'nın isteğinden söz açmayın. Kimin ne istediği bellidir!
Sayın Başbakan, ayağına dolaşacak engel istemiyor!
Zevkle eleştirdiği Tek Parti döneminde bunlar olmadı.
En güçlü lider, yargı kademeleriyle uğraşmadı!
Kamu görevinde eli kirlendiği söylenenlere, Bağımsız Yargıyı, Yüce Divanı adres
gösterdi. Yargının önünde aklanıp döndüler!
Bu korku niye? Yargı Reformu diye geçirilen kurallar yetmedi mi?
Ankara'da hakimler var! Demeye niçin zorlanırsınız?
Bir bildiğiniz varsa, ona bir şey diyemem!
Sağlıcakla kalın... Hasip ÖZTÜRK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder